dokuz

195 21 8
                                    

En huzurlu anlarımdan birini yaşıyor olmalıydım. Ailem ve aşık olduğum adamla aynı yerde olmak içimde bir yerleri gıdıklıyor ve bu yüzden gülüşüm yüzümden eksik olmuyordu. Diğer aile üyelerimiz de bize katılmıştı. Ailemiz gerçekten çok büyüktü ki, sayamadığım kadar çok kuzenin buradaydılar. Bu gerçekten önemli bir akşamdı.

Wonwoo'yu annem ve babam dışında -anlattığım şeyler haricinde- kimse tanımadığı için bizimle ekstradan ilgilendiler. Benim ve bizim hakkımızda pek çok soruları vardı ki bunda haklıydılar. Okulun nasıl gittiği, nelerle ilgileniyor olduğum aşk hayatımdan daha fazla ilgilendirmiyordu şuan kimseyi. Ama şuanlık onlara verebileceğim bir cevabım yoktu. Kız arkadaşımın olması gibi bir durum söz konusu değildi.

Wonwoo rahatsız oluyor gibi görünmüyordu. Oldukça gergindi ama kendinden bahsederken büyük bir özgüvenle anlatıyordu her şeyi. Nerede nasıl davranacağını biliyor, gerginliğini göstermiyordu kimseye. Bu sırada annemle ben gözlerimizle anlaşarak aramızda gülüşüyorduk.

Bu mutluluğumu sadece bir kişinin bozması ise beni daha da sinirlendirmişti. Kuzenim Minseok, biz birbirimizle meşgulken ona yakışır bir şekilde gecenin sonuna doğru gelmiş, dikkatleri üzerine çekmişti. Ailemi ne kadar sevsem de onun burada olması beni germişti. Minseok ile harika anılarımız olsa da her şey biz küçükken güzeldi. Aile içindeki itibarımın mahvolması için gay olduğumu aileme söyleyerek beni ötekileştirmelerini sağlamaya çalışmış, başarız olunca, üstüne üstlük ailemden bir güzel azar yiyince bana karşı tamamen kinlenmişti. Bir türlü de düzelememiştik.

Yanımda oturan babama doğru fısıldadım
"Onun geleceğini bana neden söylemediniz?"

"Ne fark eder Mingyu? Söylesem bile burada olacaktın. O da ailemizden biri."

Derin bir nefes alarak önüme döndüğümde Wonwoo bir şeylerin ters gittiğini anlamış ama bana sormamıştı. Çünkü onda da ters giden bir şey vardı.
Bacağımı sıktığında ona baktım. Eliyle göğüsünü tutuyordu. Nefes nefeseydi.

"Wonwoo iyi misin? Neyin var?" Dedim telaşla. Gözlerime baktı ve elini salladı.

"Nefes a-almam gerek. Lütfen."

Aceleyle ayağa kalkarak onu da kaldırdım. Bacakları titriyordu.

"Biz hava alıp geliyoruz." Dedim babama. Bizi gören bir kaç kişi endişelenmişlerdi. Babam sakin olmalarını söyleyerek bizi onayladı.
Wonwoo'nun beline kolumu sararak ona destek oldum ve hızlı adımlarla terasa çıktığımızda derin bir nefes aldı. Bir süre bekledim nefesinin düzene girmesini.

"Wonwoo iyi misin?"

Başını salladı ve dudaklarını yaladı. Sonra da hafifçe gülümsedi.
"İyiyim. Heyecandan oldu herhalde."

"Heyecan mı?" Dedim şaşkınlıkla. Nefesi düzene girmişti. Elimi tekrar beline sararak dudaklarına yaklaştım. "En son böyle heyecanlandığın zaman adımı sayıklamıştın."

Gülümsemesini genişletti.
"Ben seni şimdiden özledim." Dedim gülümseyerek. Ardından da dudaklarımı dudaklarına sürttüm.

"Şşş. Birisi görecek."

İyi olduğuna emin olduktan sonra tekrar ailemin yanına dönmüştük.
İlerleyen saatlerde herkes birbiriyle muhabbet etmeye, ortamın sesi yükselmeye başlamıştı. Neredeyse yemeğin sonundaydık. Yaramaz küçük kuzenim Jungkook tek bir sorusuyla gözleri Wonwoo ile ikimize çevirerek sessizlik sağlamıştı.

"Wonwoo Hyung senin neyin oluyor Mingyu Hyung?"

Jungkook yine yapacağını yapmıştı. Bu çocuk doğduğu günden beri herkesin başına çeşitli dertler açmış, bir kere bile rahat durmamıştı. Yaptığı şeye değil, soruya nasıl yanıt vereceğimi şaşırdım o an. Ne diyebilirdim ki? Bizimle alakası olmayan birinin bu yemekte işinin olmaması gerekti. Ne demeliydim? Dostum? Okuldan arkadaşım mı yoksa bir tür yatak arkadaşı mı?

Bye Bye My Lover | Meanie ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin