"Seni seviyorum."
Tapılası gözlerine bakarken -o da bana bakarken- söylüyorum bu iki kelimeyi.
Kahverengileri üzerimde gezerken, havalanıyor kaşları. Elleri ensesiyle buluşurken nereye bakacağını, nerede duracağını, ne söyleyeceğini bilemiyormuş gibi bir hali var. Bilemiyor zaten. Bir süre sessiz kalıyor. Bana 10 yıl gibi gelen bir kaç saniye bu süre. Gözlerini kaçırıyor sonra benden. Renkli dudaklarında dilini gezdiriyor ve hemen yutkunuyor.
"Şey, ben gitmeliyim."
Heyecanımdan dolayı beni resmen görmezden geldiğini düşünemiyorum, hatta adımı bile bilmediğinden bana "şey" diye hitap edişini görmezden gelip ve geçmesi için biraz yana kayıyorum.
Adımı dahi bilmiyor. Ve ben adıyla birlikte onunla ilgili pek çok şeyi de biliyorum. Garip. Böyle bir şeyi yapabilecek cesareti kendimde bulmam daha da garip. Yanımdan sıyrılıp geçtiğinde aslında bana büyük bir kabalık yaptığını farkediyorum ama ona kızamıyorum, böyle yapması için geçerli bir bahane bile üretiyorum onun yerine. Utanmıştı, işi vardı veyahut heyecanlanmıştı. Hangisi olursa olsun asla kızmıyorum ona çünkü seviyorum onu. Ve hayatta en çok emin olduğum şey bu. Emin olmasam asla, ve asla ona söylemezdim.
O beni orada bırakıp gittikten 10 dakika sonra bile heyecanlıyım, ve hala ne yapacağımı bilemez bir şekilde beni bıraktığı yerde dikiliyorum. Gülümsüyorum kendi kendime. Kendime bir kez daha hayret ediyorum, ve bir kez daha. Çünkü Mingyu asla böyle bir şeye cesaret edemez-di diye geçiyor aklımdan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bye Bye My Lover | Meanie ✔
Fiksi Penggemar"Belki seninle birlikte büyümedik ama, birlikte geçirdiğimiz zamanın bizi epey büyüttüğünü düşünüyorum."