wooyoung gülümseyerek kapıyı açmış ve san'ı yüzündeki kocaman gülümsemeyle karşılamıştı, "merhaba san! uzun zamandır görüşmemiştik. gelsene içeri."
ne.
cidden san'ın az önce konuştuğu çocuk olduğunu anlamamış mıydı?
ah hadi ama wooyoung! beynini kullanmanın şimdi tam sırası.
insan en azından sesleri benzetip 'bu ses bir yerden tanıdık ya?' falan diye sorar.mucize uğur böceği'ndeki gibi bir olay resmen. ne yani, marinette ve uğur böceği'nin sesi benzemiyor mu?
nasıl anlamazsınız be! gerizekalı demek istiyorum ama içim el vermiyor."olur geleyim.. şey bu arada, annem bunları size yaptı." diyerek elindeki sefertasını woo'ya uzatmıştı san.
yüzündeki gülümsemenin büyümesine engel olamamıştı wooyoung, "çok teşekkür ederim," sefertasını aldı san'ın elinden, "annen gerçekten çok iyi biri. sen istersen benim odama geç, ben de şunu mutfağa bırakayım."san, başını sallayıp kabul etmiş ve woo'nun odasına geçmişti. buraya ilk gelişi değildi fakat, ilk gelişiymiş gibi hissediyordu. woo'nun yatağına oturmuş odayı inceliyordu.
tesadüf müydü yoksa kader miydi diye sordu kendi kendine.
onun numarasını daha önce hiç almamıştı, o da birini işletmek için numarayı kafasından salladığına göre.. numaranın karşı komşusu çıkması %2'den fazla bile değildi, nasıl böyle olabilirdi ki!güldü ve oturduğu yatakta rahat bir yatış pozisyonuna geçti. başını yastığa koyduğu anda woo'nun kokusu dolmuştu burnuna. "ne.. bunu.. bunu daha önceden nasıl fark etmedim?" demişti sessizce kendine şaşırırken.
woo'nun kokusu bu kadar güzel olabilir miydi? "salak san." dedi mırıldanırken, "gözünü aç artık. önünde bir melek var.. herkesin karşısına kolay kolay çıkmazken sen onu fark etme zahmetine girmiyorsun bile." kendine kızmaya devam ederken kapı açılmış ve içeri wooyoung girmişti."sefertası o kadar sıcaktı ki masaya koyarken elimi yakıyordum." woo gülerek eline üflerken san, bunu duyduğu gibi kalkmıştı yatış pozisyonundan, "ne? şimdi iyi misin? neden bana söylemedin, bağırsaydın yanına gelirdim. buz tutalım mı?"
woo aldığı bu ilgiyle şoka uğramıştı fakat değerli olduğunu hissetmişti, "hayır ya, bir şey olmadı.. iyiyim yani." diyerek gülmüştü. "ee.. görüşmeyeli nasılsın?" o da kendi yatağına oturup san'la olan mesafesini azaltırken gülümsemişti san, "iyiyim. çok iyiyim hatta. sen?""ben de.. iyi sayılırım herhalde. yani, kötü hissetmiyorum aslında. iyiyim fakat.. yapmasam da olurmuş dedirten bir şey yaptım, sabahleyin çok sıkılmıştım. eğlencesine birini işletmek istedim falan. sonra beklemediğim bir gelişme yaşandı. ne bileyim.. boş ver. beş dakika önce mi ne yıldız kaymıştı, gördün mü?" woo konudan konuya geçiş yaparken san, başını sallamıştı, "gördüm evet." diyerek gülmüştü, "şey ya.. şu işletme olayını açsana bana biraz." san, woo'nun neler hissettiğini merak ediyordu.
"ha? aa.. şey.. ya.. aslında.." woo cümleyi toparlamaya çalışıyordu fakat direkt söylemenin daha iyi olacağını düşünmüştü ve çok da yüksek olmayan -ama biraz da yüksek olan- bir ses tonuyla konuşmuştu, "bana sesin çok güzel dedi! inanabiliyor musun? resmen şu sesi beğendi, ağlayabilirim!" yatakta heyecanla dönüyordu wooyoung, cidden hoşuna gitmişti.
san yüzündeki sıcak tebessümle onun yatakta dönen hareketlerini izlerken konuşmuştu, "ee, anlatsana hepsini. çok merak ediyorum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yuvarlak pizzalar neden kare bir kutuda gelir? ↬ woosan
Fiksi Penggemarchoi san x jung wooyoung text+düz yazı sadece bir numara işletmek istiyorsun sonra hop ver elini amsterdam ada sahilleri. gereksiz güncelleme: bu kitap bi' ara woosan'da #1 oldu ne alaka hâlâ bilmiyorum