Bir veda

30 2 2
                                    

Ve bazen bazı vedalara teşekkür etmek gerekir...

Hayatımda bu yaşıma kadar aldığım milyonlarca karar oldu. Ama hiç biri bu kadar yakmadı canımı. Onu unutmaya karar vermek...

Evet onun beni sevmemesi, beni kandırmış olmasından çok buna üzülüyorum. Korkuyorum onu unutmaktan. Öyle bir korku ki bu tüm benliğime hükmediyor. Sanki nefes almayı onunla öğrenmişim de şimdi yokluğunda boğuluyor gibiyim. Ne ona kızabiliyorum ne de kendime... Ben onu hiç gitmeyecekmiş gibi severken onun beni soktuğu bu anlamsız duruma kızgınım sadece. Belki biraz da kendime.

Nasıl olur da hala onu sevebilirim? Duyduğum onca şeyden sonra hala nasıl bunu yapabilirim?

-"Bunları benden duymanı istemezdim Zühre, çok üzgünüm."

Kendimi suçlamaya öyle kaptırmışım ki karşımdaki adamın varlığını bile unutmuşum.

-"Bana bunları neden anlatıyorsun Suat? En yakın arkadaşının sırlarını niye ortaya çıkarıyorsun?"

-"Çünkü hala onu düşündüğünü biliyorum. Gerçekleri bilmeyi hakediyorsun. Atalay seni hiç sevmedi. Sen burada onun doğu görevi planlarıyla bir köşede beklerken o evleneceği kızla meşguldü."

Sıktığım gözyaşları yanaklarıma firar ediyor, ne söyleceğimi bilmiyorum. Ben en saf duygularımı onun kıymet bilmez kalbinde öldürmüşken ne söyleyebilirim?

-"Atalay görevde değil miydi? Benden bir başkası için mi ayrıldı?"

Kafamdaki düşünceler dilime vuruyor. Hala umut vaadeden bir cevap bekliyorum. Atalay bana bunu yapmaz diye isyan ediyor tüm uzuvlarım.

-"Evet Zühre, Atalayın tayini çıkmıştı ama sandığın gibi Kuzey Irağa değil, Bursaya. Bilmen gereken tek şey bu, seni daha fazla üzmek istemiyorum."

Bana söylediği yalanın büyüklüğü altında bir kez daha eziliyorum. Belki de bunları hiç bilmemeliydim.

Annemin o meşhur sözünü bir kez daha hatırlıyorum.

"İnsanı en çok sevdikleri yaralar Zühre. Hayat en çok kendini yok sayanları harcar."

Ben sessizliğe boğulmuşken Suat bana ikinci şoku yaratan o cümleleri söylüyor.

-"Bir gün onu gerçekten unutursan ben burada bir yerlerde sana sarılmak için bekliyor olacağım ."

Gözyaşlarımın yaktığı gözlerim duyduğu sözleri idrak etmek istercesine daha çok açılıyor, kulağım uğulduyor. Suat'ın benden hoşlanıyor olma ihtimalinin varlığı ağır geliyor.

-"Anlamıyorum seni Suat, nasıl?"

Uzun bir sessizlik geçiyor aramızda. Bu sessizlik bir çok şeyin zihnimde canlanmasını sağlıyor. Eski bir anının içinde kayboluyorum.

Atalay'ın aldığı yıllık izni benimle geçirecek olması benim için çok anlamlıydı. Denizi zerre sevmeyen bu adam, benim sayısız ısrarlarım sonucu ikna olmuş, şezlongunda birasını yudumluyordu.

Her ne kadar buraya gelmeye ikna etmiş olsam bile denize girmemeye oldukça kararlı görünüyordu. Hemen yan şezlongundaki Suat ise kurulanmakla meşguldu.

Bazen bu iki arkadaşın nasıl bu kadar farklı olduğunu merak ediyordum. Atalay ne kadar somurtkan ve umursamazsa, Suat bitmek bilmeyen neşesi ve olgunluğu ile bambaşkaydı.

İkisi de mesleğinin başında gözü kara subaylardı. Değişik bir arkadaşlıkları vardı. Onları birleştiren tek şeyin askeriye olduğunu düşünürdüm bazen.

Gözüm Suat'ın üzerinden Atalay'a çevrilirken, elindeki birayı tek dikişte bitirdi. Onu izlediğimi farketmiş olucak ki bakışları beni buldu.

-"Zühre, bana hep böyle aşkla bak olur mu?"

Yakalanmanın verdiği utançla kızardım. Suat'ın bakışları ikimizi buldu.

-"Abartma Atalay, Zühre gibi biri sana mı aşık olucak!?"

Suat'ın söylediği sözle gözlerim onu buldu. İkisi de açıkça yüzümü okumaya çalışıyordu. Gülümsedim ve ilk defa dile getirdim hislerimi:

-"Aşığım."

Atalay yanağıma bir öpücük kondururken, Suat'ın bakışlarının sebebini hala anlamamıştım. Oturduğu şezlongtan kalkarken bu anlamsız durumu bizi yalnız bırakmak istiyor oluşuna yordum.

Aramızdaki bu anlamsız sessizlik benim sorumla bozuldu.

-"Ne zamandan beri?"

Sustu... Sadece sustu. Neşesi hiç eksilmeyen o adam karşımda bir ruh gibi oturmaya devam etti. Ve belki de hiç bilmemem gereken o cümleleri kurdu bana.

-"İlk başlarda sadece basit bir ilgi sandım Zühre, kendimi dizginledim. Sabrettim, geçer dedim. Ama geçmedi. Her geçen gün daha da kapıldım sana. Kendime yediremedim. Defalarca vazgeçtim. Çok defa kaçtım. Ama senin Atalay'ın sevgisiz yüreğinde yok olup gitmeni istemiyorum. Tamam kabul imkansız beni sevmen ama onu da sevme. Seni haketmiyor. Senin sevgini haketmiyor."

Duyduğum şeylerin gerçekliğine emindim. Suat yalan söylemezdi, söyleyemezdi. Benim bu durumda yapmam gereken en iyi şey o masayı terk etmekti. Ettim de, hatta sadece o gün o masayı değil o şehri terk etttim. Bana Atalay'ı hatırlatan her şeyden uzağa kaçtım.

Ama unuttuğum bir şey vardı. Kapanmayan her defter elbet bir gün ortaya çıkardı.

Sadece SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin