(9. Bölüm)

83 3 0
                                    

   Önümde yürüyen ufak kız o kadar güzel yürüyordu ki anlatamam. Paytak paytak gidiyordu resmen çok güzel bir yüzü vardı saçları da aynı şekilde Can'ın çocuğu olduğu kesindi çünkü çok benziyorlardı. "Can..." Tekerlekli sandalyeyi sürerken cevap verdi. "Efendim." 

"Senin kızın çok tatlı."

"Öyledir zilli. Herkes çok sever onu, arkadaşlarım bile sırf onun için geliyor." Kıkırdadım. "Arkadaşların Maria'yı sana tercih ediyor desene." Aynen öyle bakışı attıktan sonra beni bu gösterişli evdeki odama çıkardı. "Ben size yük olacağım ama..." 

"Saçmalamayı keser misi Buket. tabiki de bize yük olmayacaksın. Emin ol Dudu Hanım da çok mutlu olacak seni görünce, çok sıkılıyor evde Maria'yla tek başına." Gözlerim dolmuş bir şekilde çantamdaki eşyaları dolabıma yerleştirdim. Ağlamamak için kendimi zor tutarken aklıma annem geldi. Acaba ne yapıyordu şuan eminim kafayı yemiştir, onu o kadar özlediğimi fark ettim ki ne olursa olsun geriye dönmek istiyordum.

3 ay sonra

Artık resmen bu evin bir parçası olmuştum. Can işe gidip gelirken bizde Dudu ablayla yemekler tatlılar yapıyoruz. Maria yeni okuluna pek alışamadı ilk günden bir kızı dövdü bile kavga anını bize anlatırken gülmekten ağladık resmen.

"Ya Buket abla gülmesene bana varoş dedi o. Az bile yaptım gebersin." 

"Maria çok ayıp deme öyle."

"Ama Dudu teyze..."

"Büyük sözü dinle ne öğrettim ben sana."

Küsüp içeri giden Maria' ya çok güldük. Gülmemek elde değildi ki o kadar tatlı ve komik anlattı ki zaten kendisi de bu küçük yaşında baya bilmiş bir tavırla hareket ediyordu bu yüzde herkes onu çok seviyordu. Günler birbirini kovalarken Dudu abla artık bu evden emekliliğini istediğini küçük mavi panjurlu bir evde hayatının geri kalanını doğayla iç içe geçirmek istediğini söyledi. Buna en çok Maria üzüldü, onun elinde büyümüştü ve bu çok normaldi. Tabiki nu sebeple ben, Can ve Maria evde tek kalacaktık. Bu bana biraz tuhaf geliyordu resmen aile gibi olacaktık. Anne, baba ve çocuk. Maria benim ayrı eve çıkmamı hiç istemiyordu babası da öyle...

    Zaman çok hızlı geçiyor, ben ise annemi daha çok merak ediyorum. Elinde sonunda ondan iyi veya kötü bir haber alacaktım.

    Sabahın köründe çalan kapı sesiyle uyanmıştık. Postacının bu eve Can'ın evde olduğu saatler haricinde hiç uğradığını görmemiştim.

"Buket Hanım siz misiniz efendim?"

"Evet benim."

"Şuraya bir imza alabilir miyim size bir mektup geldi."

"Tabi." diyerek imzayı attım ve zarfı aldım. Kapıyı kapatıp içeri geçtiğimde Maria'nın çoktan salona inip koltuğa kurulduğunu gördüm ve gülümsedim.

"Kimmişşşş Bukeeet aabblaaa?"

"Postacı birtanem yana kayda beraber okuyalım bakalım."

Koltuğa oturup zarfı açtım, Türkçe yazıyordu.

"Sesli okur musun lütfen Türkçe okumayı bilmiyorum."

Kafamı sallayıp okumaya başladım.

                                                                 ***

     Canım kızıma;

"Buket seni çok merak ediyorum annecim. Umarım iyisindir. Seni çok özledim kızım, babanı borcu yüzünden hapse attılar. Ben beni merak etme ben iyiyim bana kaldığım yerde bakıyorlar. Çok fazla bir şey yazamıyorum annecim. Beni görmek için Türkiye'ye geri gel lütfen kızım, seni görmem gerek. Cuma günü saat  15:00'da her zaman hava almak için gittiğimiz parka gideceğim. Orada ol güzel kızım."

Seni çok seven annen.

Ne hissedeceğimi şaşırmış halde Maria'ya baktım. Gitmek istiyordum şuan buradan çıkıp geri dönmek istiyordum ama onu bırakamazdım.

"Buket abla lütfen beni bırakıp gitme."

Maria'yı kucağıma alıp küçük ellerini avucumun içine aldım.

"Gitmeyeceğim merak etme."

       4 saat sonra *

    Yıkılmış halde öğle yemeği için yemek hazırlamaya başladım. Can gelince ona her şeyi anlatıp gitmem gerektiğini söyleyecektim. 1 saat geçti ve ben masayı hazırlamaya koyuldum. Tam tabakları yerleştirirken kapı çaldı. Can bugün erken gelecekti.

"Maria kapıya bakar mısın? Ama delikten bakmadan sakın açmıyoruz."

"Biliyoruuuum."

Kapıdan gelen sesin Can olduğunu anlayınca içim rahatladı. Nedenini bilmiyordum ama çok tedirgindim.

"Hoşgeldin."

"Hoşbuldum neler hazırladınız kurt gibi açım ben."

Maria "Babacım sen hep açsın ama." diyerek kahkaha attı.

"Evet küçük hanım seni yemediğim sürece hep aç olacağım."

"Yaa hadi ordan."

"Hadi koş Maria baban seni yemeden yemekleri getirelim."

Mutfağa koşan Maria'ya baktım. Sonra da bana bakan Can'a döndü gözlerim. Yanıma yaklaştı ve elimi tuttu.

"İyi misin solgun görünüyorsun."

"Yemekten sonra konuşuruz olur mu?"

Kafasını sallayıp masada ki yerini aldı.





KADEHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin