stories

372 46 13
                                    

...

❃❃❃

waffle || jennie

"Geldiğiniz için hepinize teşekkür ederim, yemek saatinde görüşürüz"

Tüm sınıf kadını alkışlarken, Jennie gözlerini devirdi ve kaldıkları ucuz otele göz gezdirdi.

Ailesinin onu özel okula vermesi ve buna rağmen kendisinin sınıfta kalması sonucu bu aptal kamptaydı işte.

Kalacağı üç yıldızlı otelin yanındaki beş yıldızlı otel ise tamamen sinir krizi geçirmelik bir ortam yaratıyordu.

Yemek saati, uyku saati, test saati, müzik saati vs. vs. Zaten kısıtlanmaktan nefret eden küçük kız, bu ortamda kafayı yiyeceği ilk saniyeden anlamıştı.

Anaokulundan farksız bu ortamda kalmak, dünyanın en güzel mevsimi olan yazı harcamaktan farksızdı.

Jennie kalabalık sınıfın oluşturduğu topluluğun en arkasına geçti ve tur rehberi kampı tanıtırken, komşu oteldeki parti müziğinin eşliğinde gün batımını izlemeye başladı.

Ayakta dikilmek yerine, elinde waffle ve kucağında bira ile bunu yapsaydı belki daha zevkli olabilirdi ancak üç yıldızlı otelin dandik pastanesinde waffle falan yoktu.

Kaderin cilvesi olmalı ki, komşu otelin büyük waffle dükkanının şaşalı dekorasyonu ve renkli neon tabelaları Jennie'nin gün batımı manzarasının tam yanındaydı.

Genç kız derin bir iç çekti ve iörenerek izledi waffle dükkanını.  Sıranın tamamen en gerisine yürüyüp, yere oturup bağdaş kurdu.

Güneşin batması gökyüzüne turuncu ve bebek mavisinin kusursuz rengini verirken, Jennie oturduğu yerden kadraja kel bir adamın kafasının girdiği bir otelde o rengi izlemeye çalışıyordu.

Söylenerek ofladı ve bağdaş kurduğu yerden, sınıfındaki herkesin dağılmasıyla birlikte kalktı.

Herkes odalarına giderken genç kız hafifçe onların aksi yöne adımladı ve kameraların görmediği bir kısım aradı.  Karşıdaki  otelin barını gören kısıma dikkatlice göz gezdirdiğinde kameradan eser yoktu.

İçeriden gelen yoğun müzik sesi ve açık havaya bile sinmiş alkol kokusu, oteller arasındaki çitleri aşmıştı.

Jennie küçük sırt çantasından gözlük kabını çıkarıp gözlüğünü koydu ve cebindeki telefonu da çantasına yerleştirip, küçük siyah çantanın fermuarını çekti.

Çantayı omuzlarına taktı ve etrafta onu gören biri olup olmadığına baktı. Olmadığını gördüğündeyse çitlerin üzerine zıpladı.

Kısa boyu ona avantaj sağlarken, çok sevdiği güneşin batmak üzere olan az ışıklarıysa işini zorlaştırıyordu.

Çitlerden atlamayı başardığında, popo üstü yere düşmüş olduğu gerçeği ve artık daha yakından gelen müziğin sesi ile baş başa kalmıştı.

Komşu oteldeydi.

Gözlüğü olmadığı için bulanık olan görüşünü, heyecandan titreyen elleri ile çantasından gözlüğünü çıkararak düzeltti.

Biri onu fark etmeden ayağa kalktı ve koyu kahverengi şort eteğindeki tozları elleriyle silkeleyip, uzun mat sarı sweatshirtünü düzeltti.

Ürperdiğinde Sweatinin uzun kollarını tamamen indirdi ve ona büyük gelen kıyafetin kolları, ellerine kadar uzandı. Tayt giymediği ve şortunun üstüne sweat giymek gibi saçma bir kombin yaptığı için tanrı ondan hesap soruyor olmalıydı.

Waffle,Coffee, Love & Loser || blackpinkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin