Beğenmeyi ve yorum bırakmayı unutmayın iyi okumalar 😘😘💜🖤🖤💜. Not: Önceki bölümü okuduğunuzdan emin olun :)
Ne demiştim en son size 'onu ilk ve son görüşümdü'. Tabii kaderimin bana hazırladığı planları bilmiyordum o zamanlar.
Geri kalan her şey aynı şekilde ilerliyordu, Taehyung ise bir daha uğramamıştı. Uğramaması beni şaşırtmıştı fakat çokta takılmamıştım benim için iyi bir haberdi.
Benim ise canımı sıkan birtakım sorunlarım olmuştu. O günden sonra kiminle birlikte olsam herkesi Jungkook'la kıyaslıyordum. Kimse onun verdiği hissiyatı vermiyor gibiydi ve gözüme onun gibi gözükmüyorlardı. Ona vurulmuş falan değildim, sadece feromonlarını aklımdan atamıyordum.
Uyumak için odaya girdiğim zaman hala alıyordum o kokuyu ya da aldığımı hayal ediyordum. Bununda üstünde fazla durmadım çünkü bilmiyorum sadece arada gelip vuran bir sancı gibiydi, olmadığı sürece her şey iyiydi.
Zamanın nasıl geçtiğinin farkına bile varmadan akıp gidiyordu günler. Bir hafta sonu evime gitmeye karar verdim, uzun zamandır uğramıyordum ve nedense sessiz bir ortama ihtiyacım vardı.
Taksiden indiğimde apartmana bakış attım. Pek özlediğim söylenemezdi, boş bir evdi zaten. Buzdolabının boş olduğunu bildiğim için girmeden önce markete uğramaya karar verdim. Birkaç hazır gıda iki günlüğüne işimi görürdü.
Poşetimi alıp marketten çıktığımda eve doğru adımladım. Asansöre binip yukarı çıktım. Dairenin önüne geldiğimde birkaç saniye duraksadım, gelmeye gelmeye şifremi unutmuştum gerçekten mükemmel.
Telefonumun notlar kısmına yazdığım aklıma gelince hızlıca bulup girdim ve içeriye ulaştım sonunda.
Hızlıca su kaynatıp ramen yapmaya karar verdim. Et almıştım fakat uğraşmak istemedim yarın pişirirdim. Suyu koyup üstümü değiştirmek için içinde en fazla 7-8 parça olan dolabıma gittim. Mor bir eşofman takımı seçip üstüme geçirdim.
Suyun kaynama sesleri kulağıma ulaştığında mutfağa adımladım. Yemeğimi güzelce pişirip televizyonun karşısına geçtim. Güzel bir dizi bulduktan sonra Rameni tabağa alarak koltuğa oturdum. Diziyi başlatarak yemeğime gömüldüm. İlk lokmamı yutmaya kalmadan zil çaldı. Gerçekten zili kim çalmış olabilirdi ki. Normalde boş bir ev olan buraya kimse gelmezdi, o yüzden boş verip yemeğe devam ettim. Ama kapı ısrarla çalmaya devam edince sinirlice ayağa fırladım umarım zile basanın geçerli bir nedeni vardır yoksa yemeğimi böldüğü için hiç hoş şeyler olmayacaktı.
Kapıya o kadar hiddetli gittim ki kimin gelmiş olduğuna kameradan bakmadan hızlıca açtım. Karşımda iki adet takım elbiseli ve kalıp adamlar duruyordu. Şaşkın şaşkın onlara bakarken onlarda bana bakakalmışlardı.
Bu bakışmaya son vererek ''Buyrun'' dedim. Sağdaki adam hızlıca yanıtladı
''Kim Seokjin değil mi?''
''Evet benim, ne istemiştiniz ?''
''Biz eğitim bakanlığından geliyoruz, bakanımız sizinle görüşmek istiyor'' dedi.
İlk başta tiplerin dolayı işleri ciddiye alsam da sonunda kocaman bir kahkaha patlattım. ''Buda yeni bir dolandırma yöntemi mi ha ? Takım elbise giyince ciddiye alacağımı mı düşündünüz'' diyerek kapıyı kapatmaya yöneldim.
Soldaki adam ayağına kapının arasına koyarak kapatmamı engellediğinde gözlerimi açarak ona döndüm, hızlıca söze girdi
''Sizi dolandırmak gibi bir niyetimiz yok. Elimizde belge var lütfen bakın'' dediğinde elini cebine attı, cebinden ne çıkacağını kestiremediğim bu adamlara asla güvenmemiştim hızlıca kapının arkasında asılı olan demir ayakkabı çekeceğini elime aldım. Adamın cebinden gerçekten bir kağıt çıktığında geri yerine bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
break up with your boyfriend 'jinkook'
Ciencia Ficción'Çek ellerini erkek arkadaşımın üzerinden' diyen çocuğa dik dik bakmayı sürdürdüm, farkında değil miydi erkek arkadaşı beni bırakmıyordu asıl. 'Sen benim kim olduğumu biliyor musun ?' diyerek konuşmayı sürdürdü, hayır kim olduğu umurumda değildi am...