3.Bölüm: Mecnun

39 7 31
                                    

Sonun da gün bitmiş, biz de okuldan çıkmıştık. Emre ve Kerim aralarında şakalaşarak yürüyor beni biraz arka planda bırakmamak için arada benimle sohpet ediyorlardı. Otobüs durağına yaklaşırken ileriden bir ağlama ve inleme sesi kulağıma geldi. Sadece benim kulağıma değil Kerim ve Emre'nin de kulağına gelmişe benziyordu, çünkü Kerim'in kaşları çatılmış tek bir noktaya bakıyordu. Afalayarak o tarafa döndüğüm de kantin de gördüğümüz Kerim'in 9. Sınıftan beri hoşlandığı kızın bizim okuldan bir çocuğun - tahminen 11. Sınıftı- sert eli arasın da sıkışmış bir şekil de çırpınışın'ı izliyorduk. Bir anda ne olduğunu anlamadan Kerim öne atıldı ve "N'apıyorsun lan it herif?" diyerek çocuğun üstüne atladı. Çocuk ne olduğunu anlamadan yere serilmiş anlamsız gözlerle Kerim'e bakıyordu. Aynı tepki daha demin çırpınan kızın yüzünde de berilince ellerini ağzına götürmüş ağlayarak  şaşkınlıkla onları izliyordu. Ben tam Kerim'i tutmaya gidecekken Emre benden önce davranıp ikisini ayırdı. Çocuğun sol kaşın da küçük bir yarık ortaya çıkmış az da olsa biraz kan geliyordu. Kızın sersemleşmiş bakışlarını gören kerim kızın yanına giderek " İyisin değil mi?" dedi usulca onu rahatlatmaya çalışarak. Kız olumlu anlamda zor da olsa kafasını salayabilmişti. Kerim sert ve gerilmiş yüz hatları ile yerdeki kıvranan çocuğa bakmış " Bi daha elini bu kıza sürersen o soktuğumun elini bir yerine sokarım." o kadar sert ve soğuk söylemişti ki kızın birden irkildiğini ve o an savunmasız olduğunu anladım. Kerim tekrar kıza döndüğün de sert ve gerilmiş yüz hatları birden yumuşamış şevkat vermek istercesine ona bakmıştı. " Gel biraz oturalım şu cafe ye. İyi hisset sonra evine dönersin." dediğin de kız biraz onun gözlerinin içine bakmış ve tereddütle kabul etmişti.

Az sonra tek katlı genel de kahvaltı sonu gibi görünen ama normal bir cafe yi de andıran, dışarda renkli koltuklara sahip dört kişilik masası olan bir yere girmiştik.
Oturduğumuz da Kerim ve Emre karşı karşıya ben ve kız da karşı karşıya oturmuştuk. Kerim yanında oturan aşkına şevkat vermek istercesine bakıyordu. "Ne içersiniz Efendim?" diye bir soru soran garson, uzun boylu kirli sakallı bir gençti. "Ben bişi almayayım. Teşekkürler." diye atlayan ses, korkmuş ve kırılmış bir sekil de Kerim'in çocukluk aşkından çıkmıştı. "Biz 4 çay, 1 su alalım." dedi Kerim adeta emir vermişti. Sert sesi hâlâ o olaydan çıkamayışını gösteriyordu. Kerim sert bir nefes alıp verdikten sonra, " kimdi o?" dedi sesini rahat ve sakin çıkarmaya çalışarak. "Eski sevgilim. Geçen hafta ayrıldık manyak bana takmış resmen. Kurtulamıyorum." dedi sona doğru sesi ağlamaklı çıkmıştı. Kerim sert yüz hatları ile masaya odaklanmış konuşmayı sürdürmemisti. Belki de aklında daha çok soru vardı ama bunu sormaya cesareti var mıydı?.

"Neden ayrıldınız?" dedi sesin sahibi olan Emre. Derin bir nefes alarak kendini sakin tutmak için elinden geleni yapıyor ama bir türlü beceremiyordu. "Bana vurdu. Daha fazla onun öfke kontrolsüzlüğünü kaldıramadım." dedi dayanamayıp ağlayarak. İki eli yüzünü kapatmış utandığını ve mahçup olduğunu göstermek istemeyerek. Ama utanılacak bir durum yok bu tamamen o itin hayvanlığıydı. Sert bir nefes alarak sakin kalmaya çalışan Kerim ayağıyla tempo tutmaya başlamıştı bile. Kız elini Kerim'in elinin üstüne koyarak  "Teşekkürler." dedi mahçup bir şekilde. Birden yüzü yumuşamış onun gözlerini bularak " Beyza, eğer sana tekrar bulaşırsa ve beni aramazsan o iti okul da asarım" dedi tehtitkar bir tıniyla. Kerim birden elini masanın üstündeki adını şimdi öğrendiğim Beyzanın telefonuna uzattı ve biraz oyalandıktan sonra telefonu ona geri verdi. " Benim numaram. Lütfen bişi olursa ara." Bu sesi Beyza'ya güven vermiş olacak ki muzip bir şekil de gülümsedi. "Eve gitmem gerek." dediğin de yavaşça kalkmış çayları içmeden gitmiştik.

Beyza'yı durağa bırakmış biz de yavaş adımlarla ilerliyorduk. "Gider ayak kızın numarasını da aldın lan." dedi Emre dalgalı bir ses tonuyla. Ama Kerim hâlâ gergin ve sinirliydi bunu onu dışardan anlamamız pekte zor değildi. "Kimmiş bu bir öğrenelim. Kimse benim kızıma el süremez. Onu öldürüm." dedi. Bu ses tonu oldukça sert ve tehtitkardı.
Emre başını olumlu anlam da sallamış yola devam ediyordu.

Tam ayrılacağımız sıra da Kerim'in telefonuna gelen bilidirim sesi ile hepimiz Kerime yönelmiştik. Kerim anlamsız gözlerle bildirime bakmış ve ardından çocuksu bir gülümseme sergilemişti. Biz telefona meraklı gözlerle bakmış gelen mesej'a şaşırmıştık.

Gelen: 0552**
Bugün için teşekkürler. Ben eve vardım:)

Bu mesajdan sonra, Kerim'in yüzü tamamen yumuşamış ve alık bir şekilde mesaja bakıyordu. Hemen yanımda duran Emre, alaycı bir şekil de hem sırıtmış hem de bu mesajı  beklemediğini  açıkça gösteren bir bakış sergilemişti.

Kerim aptal aşık bir şekil de gittiğin de Emre, " Yeni Mecnunumuz hayırlı olsun kardeşim." diyip alay etmişti. Onunla da ayrıldıktan sonra evimin yolunu tutmaya başlamıştım. Zira vakit eve gitmem gereken süreyi baya aşmıştı.

DELİZEKALILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin