1/Early Morning

474 54 101
                                    

Okumaya başladığınız tarihi buraya bırakır mısınız?

Mark hayatını özel olarak tanımlamazdı. Depresyon tarzı bir yönde değildi bu, sadece dışarıda, dünyanın her yerinde ondan çok daha ilginç hayatlar yaşayan insanlar vardı, bu onu rahatsız da etmiyordu zaten. Herkes bir tarih kitabına yazılmak için doğmazdı sonuçta.

Hayatı pek sıkıcı da değildi aslında. Sıkıldığında onunla saçma sapan, aptalca şeyler yapacak yeteri kadar arkadaşı vardı, bunun sayesinde hayatının sıkıcı olmadığını söyleyebilirdi. Sadece... Hayran bırakacak, şaşırtacak kadar olağan dışı değildi.

Tabii ki bu, sonbaharın sonlarındaki 'kaderle dolu' bir geceye kadardı.

Hayatının biraz da olsa olağan dışı bir hâle geldiği geceydi bu.

**********

Daha günün başıydı, gece yarısını geçeli bir buçuk saat olmuştu. Serin bir sonbahar gecesiydi, Mark yatak odasının camının gürültülü bir şekilde tıklanmasıyla uyanmıştı. Odası ikinci kattaydı, çıkmanın tek yolu eski, aynı zamanda tehlikeli drenaj borusuydu, şu kıvrımlı, büyük olanlar. Penceresinin mükemmel manzarası ise komşunun duvarı ve biraz da sokaktı.

Mark yatağından hızla çıktı, perdeyle kapanmış pencereye gözlerini kilitledi. Kalbinin atışını kulaklarında duyuyordu. Aklına gelen ilk düşünce bunun bir hırsız olmasıydı, ama merkezin güzel ve güvenli bir bölgesinde yaşıyordu, bir hırsızın etrafta olma olasılığı hemen hemen tropikal kuşların olmasıyla aynıydı. Ve cidden, bir hırsız neden camı tıklatırdı ki?

Oldukça doğal bir şekilde, yarısı halen derin bir uykuda olan beyni onu bunun bir Amerikan korku hikayesi saçmalıklarından biri olduğuna inandırmayı başarmıştı. Bu hâle gelmesini açıklamak için mantıklı bir sebepti tabii, odasının tam ortasında, hafif kapıya doğru duruyor, ama arkasını pencere eşiğindeki 'insansı varlığa' dönmeye korkuyordu.

Gölge yavaşça hareket etti, cama yeniden vurdu, öncekinden biraz daha sabırsız şekilde. Mark olduğu yerde irkilip sıçradı ve ufak bir çığlık bıraktı, sesinin yayılmasını önlemek için elini hemen ağzına kapattı. Ailesini uyandırabilirdi, pek tabii oradaki 'varlık' da duyabilirdi onu. Ölümünün çabuk olmasını diledi ve tabii ki, televizyonda yayınlanacak olan vahşi cinayet haberleri için ailesinin iyi bir fotoğrafını kullanmasını.

Gölge yeniden hareket etti ve bu defa konuştu. "Bak, dinle beni. Uyanık olduğunu biliyorum, siktiğimin camını aç."

Mark, halen odasının ortasında donuk şekilde duran çocuk, gözlerini pencereye sabitledi. Az önce konuşan ses kendinkinden biraz daha tizdi, ama kesinlikle bir erkekti, çokça insansı sese sahip olan bir erkek(?).

Cevap vermeye çalıştı ama sesi talimatlarına uymuyordu işte, kabız bir kurbağa gibi çıkmıştı sesi.

Çocuk kaba bir nefes verdi. "Şu lanet camı aç. Seni öldürmeyeceğim."

Mark bunu pek ikna edici bulmamıştı. Ama içinden bir ses bu çocuğun kolay vazgeçmeyeceğini söylüyordu. İyi tarafından bakılırsa, ölürse artık matematik testleri ve sınavları olmayacaktı. Her zaman işin iyi, parlak tarafına bakılmalıdır zaten.

Yavaş adımlarla pencereye yaklaştı ve perdeyi çekerken çocuğun mırıldanan sesini duydu. "Sikeyim, sonunda."

Çocuğun hatları sokaktan gelen hafif ışıkla çok az aydınlanıyordu. Görebildiği şeyler kızıla yakın kahverengi saçlar ve camın diğer tarafından onu izleyen bir çift koyu gözdü. Pencere kilidine uzanıp pencereyi araladı.

A Little Extraordinary/MarkhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin