6/Evening by Evening

158 28 18
                                    

Bir pazartesi akşamıydı, Donghyuck'tan ve arkadaşlarından kaçtığı günden iki gün sonrasıydı. Mark o anki utancı halen yaşıyordu, kurtulunacak bir utanç değildi ki...

Eve varmayı başarabildiğinde ve telefonunu açtığında tonlarca mesaj ve aramayla karşılaşmıştı, telefonunu siken kişiler tabi ki olması gerekenden çok daha fazla eğlenmiş olan arkadaşlarıydı. Utancından tüm hafta sonunu evde geçirmişti. Bir de bunun üstüne Jisung'un bir şekilde olaydan haberi olmuş, evde gittiği her köşede Jisung'un şeytani sırıtışı ve sorularına maruz kalmıştı.

Okul evden de kötüydü, yan bakışlar, gülüşmeler ve bitmeyen sorular yüzünden nefes alacak vakti bile bulamamıştı. Okul sonrası eve döndükten sonra kendini odasına kilitlediğinde kendini biraz da olsa rahatlamış hissedebildi.

Ve şimdi ise kapısı kilitli odasında, soğuk havaya rağmen camı sonuna kadar açmış şekilde yatağında kıvrılmıştı, haysiyetinin ölümünün dehşet verici anını kafasında tekrar tekrar oynatıyordu. Bu olay beyninin hayatında yaptığın en utanç verici şeyler dosyasına kaydedilmişti, hayatı boyunca peşini bırakmayacaktı.

Camı sonuna kadar açmasının iki sebebi vardı, ilki kötü bir soğuk algınlığı geçirip ölmeyi dilemesi, ikincisi ise Donghyuck'un gelmesini istemesiydi. Eğer Donghyuck gelirse onun aleyhine olacağını biliyordu, saçma sorular sorup onu utandıracaktı. Ancak onun için bir sorun yoktu, çünkü Donghyuck'u görmeyi çok istiyordu, pek tabii bu davranışının nedenini açıklamayı da.

"Şu sikik pencere neden bu kadar açık? Ölmeye mi çalışıyorsun?"

Mark yatağından sıçradı, düşerken dizi komodinine fena halde çarpmıştı. Yerde kendini düzeltmeye çalışırken incinmiş dizini ovuyordu. 

Donghyuck sırıttı, pencere eşiğine tünemişti. Mark kailarını çattı, "İn oradan, beni geriyorsun şu an."

Donghyuck oflasa da dediğini yapıp indi, ardından pencereyi kapattı.

"Tanrım, buraya gelmemin sebeplerinden biri de yerden ısıtmanın olması, dışarıda götüm donuyor."

Mark, gelme sebeplerinden birinin kendisi olup olmadığını merak etti ancak sormamayı seçti.

"Her neyse, aslında saninle bir şey konuşmak için gelmiştim."

Mark'ın içi karıncalandı ve karnı kasıldı, ne olacağını tahmin edebiliyordu ancak içini hiç de rahatlatmamıştı.

Donghyuck, Mark'ın yüzündeki ifadeyi görünce gülmeye başladı, ona doğru yürüdü ve tam dibine oturdu, kısaca onun kucağına da diyebiliriz bu pozisyon için. Onun için kişisel alan diye bir şey yoktu. Mark, nefes almayı çoktan bırakmıştı, Donghyuck'un kolları ve bacakları kendininkilere yaslıyken bunu yapmak resmen imkansızdı. 

"Yani... Temkinli bir şekilde uzaklaştın," diyerek başladı, Mark sızlandı.

"Bak, açıklayabilirim." Hareket etti, Donghyuck bu sözünün üstüne kesik kesik güldü. "Oh, lütfen açıkla."

"Panikledim, tamam mı? Panikledim ve aklıma gelen ilk şey oradan kaçmaktı ve öyle yaptım."

"Bu yaptığın aşırı derecede komikti, gerçekten."

"Hayır lütfen yapma, bu utanç sonsuza kadar yakamı bırakmayacak zaten. Sen ve o mavi saçlı çocuk neden bize doğru geldiniz ki zaten?"

"Sadece bir merhaba demek istemiştim," dedi Donghyuck masumca.

"Seni utandırmak demek istedin herhalde."

"Kesinlikle." diyerek katıldı, Mark yüzünü ellerine gömdü.

A Little Extraordinary/MarkhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin