9/Sleepover pt. 3

123 26 12
                                    

"Merhaba." dedi Donghyuck, gözleri eriyip kaybolmak isteyen Mark'ın üzerindeydi.

"Donghyuck!" Ten mutlu bir şekilde bağırdı, öne atılıp Dognhyuck'u koridora çekiştirdi. Johnny ise onların arkasından kapıyı çarparak kapattı.

Bir süre oldukları yerde durdular, dışarıdan gelen soğuk hissediliyordu, çocuklardan birkaçı bu yüzden titremişti. Donghyuck kollarını göğsünde birleştirmişti, içeri girmiş rüzgardan korunmaya çalışıyordu. Saçları kirliydi, gözlerinin altında Mark'ın daha önce hiç görmediği morluklar vardı. Gerçi bu onun Donghyuck'u bok gibi ışık dışında ilk defa yakından görüşüydü. Şaşırtmayan bir şekilde, kıyafetleri kirli ve yıpranmıştı.

Diğerlerinin yanında durdu, temiz kıyafetleri ve parlak yüzlerinin yanında. Koridorun mavimsi LED ışığı üzerinde doğaüstü duruyordu, normalden daha küçük duruyordu ama aynı zamanda güneşin dokunduğu cildi, dağınık saçları ve dağınık kıyafetleriyle tuhaf bir şekilde etkileyiciydi. Duruşu bile onu diğerlerinden ayırıyordu, hem korkak hem de cesur bir duruşu vardı. Mark'ın sonsuz bir şekilde aklını karıştırıyordu, ve bir anlığına Donghyuck'un da onun hakkında bu tür şeyleri görüp görmediğini merak etti. Görse şaşırmazdı, Mark duygularını genellikle dışarıda yaşadığından okunması çok da zor biri değildi.

"Donghyuck," Johnny omzundan geriye baktı. "herkesi tanıyor musun?"

Donghyuck kafasını olumsuz anlamda salladı, gözlerini Mark'tan kaçırıyor ve onun arkasında birikmiş diğerlerine bakıyordu.

"Sadece," Jaemin, Jeno, Ten, Sicheng ve Kun'u işaret etti. "onları biliyorum."

"Mükemmel, tamam. Bu Jisung, Mark'ın küçük kardeşi, bu Chenle ve diğeri de Renjun."

Donghyuck tekrar "Merhaba." dedi, Chenle ile Renjun gülümsedi ve Jisung ise utangaç bir şekilde el salladı.

"Her neyse, daha az soğuk olan bir yere geçelim." Ten gülümsedi ve herkesi oturma odasına itti.

Mark başının arkasından Donghyuck'un bakışlarını hissedebiliyordu ve hayatı boyunca hiç bu kadar utanmamıştı. Donghyuck'u arkadaşlarıyla beraber görmek çok tuhaftı ve arkadaşlarının onun hakkında ne düşünecekleri hakkında endişeleniyordu. Onu rahatsız hissettirecek bir şeyler sormalarından korkuyordu.

Aynı zamanda Donghyuck'un kıyafetlerinin ve genel görünüşünün farkındaydı ve fark eden tek kişi de değildi. Her şey daha da garipleşmeden Johnny sırıttı ve konuşmaya başladı. "Beni dinleyin, neden Donghyuck ve Mark'a konuşmaları için biraz zaman vermiyoruz? Çünkü konuşmazlarsa her şey garipleşecek."

Mark onu görmezden gelen Johnny'e baktı. Bileğinde yumuşak bir baskı hissettiğinde döndü, Donghyuck ona bakıyordu, sessiz bir sorgulamayla başı yana yatmıştı. Mark'ın Johnny'e olan siniri kemiklerine kadar işlerken başını salladı, Donghyuck'un bileğindeki eli anında sıkılaşmıştı.

"Birazdan döneceğiz." Kısaca söyledikten sonra yemin edebilirdi ki Jeno ve Jaemin'i ona el işaretleri yaptığını görmüştü.

"Neden buradasın?" Mark sordu, düşündüğünden daha sertti.

Donghyuck ise kendini savunarak cevap verdi. "Johnny beni davet etti."

Mutfaktaydılar, Donghyuck tezgaha oturmuştu ve Mark onun karşısında buzdolabına yaslanmıştı.

"Telefonun mu var?"

"Hayır, tabii ki yok, ama Jaehyun'un var."

Mark koştuğu 'kazadaki' uzun boylu ve yakışıklı çocuğu hatırladı. "Ve Johnny'nin numarasını mı aldı?"

A Little Extraordinary/MarkhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin