Siyah çantamı daha sıkı tutup okula girdim. Etrafa göz gezdirdiğimde bizden kimse olmadığını farkedip suratımı astım, keşke haber verselerdi. Normalde Sadie her gün evimin önünden beni alırdı ve okula birlikte geçerdik ama bugün evin önünde yoktu ve aramalarıma da cevap vermemişti. Asılan yüzümü daha da asıp kapının yanındaki banka oturdum ve Noah'ı aradım. Çaldı ama meşgule attı. Sıra sıra herkesi aradığımda hepsi meşgule atmıştı. İstemeden onları kırmış mıydım?
Doğum günümü de unutmuşlardı, diğerleri umrumda değildi ama Sadie her sene tam gece yarısında beni arayıp doğum günümü kutlardı dün sabaha kadar beni aramasını beklemiştim ama aramamıştı bu nedenle uykusuzdum da.
Yanıma oturan kısa saçlı kıza bakıp gülümsemeye çalıştım ama başarısız olmuştum.
"Bu güzel kız neden üzgün bakalım." yeni tanıştığı birinin durumunu merak etmesi beni şaşırtsada belli etmedim, pardon daha tanışmış sayılmazdık. Yüzüne boş boş bakarken elini uzattı ve güzel gülümsemesini suratına takındı.
"İsmimi söylemeyi unuttum sanırım. Sophia ben, sen de Millie olmalısın." beni tanıması tuhafıma gitmemişti okulda ki herkes bizi tanırdı ama bir popülerliğimiz yoktu. Elimi uzatıp elini samimice sıktım.
"Bir sorun yok." inanmamış bakışlar atarken gülümsedim.
"Sorun çocuklar sanki onlara kötü bir şey yapmışım gibi ne benimle konuşuyorlar, ne de aramalarıma cevap veriyorlar." devam ettim.
"Sadie de doğum günümü unuttu hiç unutmazdı ve bu kalbimi kırdı biraz." dedim baş parmağımla işaret parmağım arasında ufak bir boşluk bırakırken. Yüzündeki gülümseme zoraki bir gülüşe dönüştüğünde somurttum ve başımı ellerimin arasına aldım."Hey üzülme. Eminim Sadie unutmamıştır. Belki de sürpriz yapacaktır kim bilir?" Bu ihtimali hiç düşünmemiştim daha önceki doğum günümde arkadaşımız yoktu ama şuan vardı. Belki de çocuklar böyle olsun istemişti başka açıklaması olamazdı ya da ben kendimi böyle inandırmak istemiştim.
"Cidden olabilir mi?" dedim heyecanlı bir şekilde. kafasını salladığında ruhsuz yüzümden eser yoktu.
"Sanırım sabaha kadar oturdun göz altların ağlıyor hadi tuvalete gidelim." diyip beni zoraki kaldırıp koluma girmişti. Elim göz altlarıma gitmişti. Cidden o kadar mı kötülerdi sabah dikkat etmemiştim. Sophia kafasındaki güneş gözlüğünü çıkarıp gözlerime taktığında gülmeme engel olamamıştım.Elime verdiği kapatıcıyı göz altlarıma yedirirken o da kendine maskara sürüyordu. Sanırım arkadaş olmuştuk ve tatlı bir kıza benziyordu.
"Benim işim bitti, sen de biraz maskara sür çıkalım." dediğinde onaylayıp elindeki maskarayı alıp kirpiklerime sürdüm."Dersin ne?" diye soru yönelttiğimde eliyle bir dakika yapıp telefondan bir yerlere girdi ve gülmeye başladı.
"Tanrım nasıl unuturum beden." dediğinde ben de gülmeye başladım."Benim de dersim beden giyinmeye başlayalım yoksa..." elimi düz yapıp boğazımdan hızlıca geçirip kafamı yana attım ve gülmeye başladım o da gülmüştü ama peruğum kaymıştı. Gülüşüm kahkahaya dönüştüğünde peruğu çekiştirip bantları sabitleştirdim.
"Evet kızlar neden geç kaldığınızı sorabilir miyim?" kafamı olumlu anlamda salladım.
"Tabiki sorabilirsiniz hocam, neden soramayasınız ki tuvaletteydik." dedim gülümserken ama
Mrs. Garcia nın benim kadar sırıtmadığı gözle görülür biçimdeydi."Birdaha böyle bir şey istemiyorum şimfi sıraya geçin." hemen sıranın sonuna geçip saymaya başladık.
Gözlerim kapıya takıldığında Finn'i gördüm. Onun da dersi bedendi ve Mrs. Garcia çok kızıcaktı çünkü dersin bitmesine 10 dakika kalmıştı. Ona el salladığımda o da sallayıp yanımıza gelmişti. En azından Finn soğuk yapmıyordu.
"Selam Millie ve Sophia." tanışmaları tuhafıma gitmişti.
"Siz nereden tanışıyorsunuz?" dedim sorarcasına ikisine de bakarken. Onlar da birbirine bakarken gülmeye başladılar bu da gerilmeme neden olmuştu.
"Finn benim küçük kuzenim." dediğinde rahatladım ve fazla belli etmiştim ki Finn yanıma oturup kulağıma fısıldadı.
"Sevgilim mi sandın?" yutkundum ve bunu duymuş olacak ki Finn gülümseyip yanaklarımı sıktı. Hemen ellerini itip ayağa kalktım ve kantine gittim.
Çalan telefonumu elime aldım. Gaten arıyordu, hemen açtım.
"Sonunda biri beni hatırlamış, siz neredesiniz?" dedim sesimi kızgın çıkartarak.
"Millie acilen spor salonuna gel ve çabuk ol!" doğum günümü hazırlamışlardı sırıtmama engel olamadan telefonu suratına kapattım ve koşarak spor salonuna gittim. Beden eğitimini burada işliyorduk. Mavi büyük kapıyı gördüğümde hemen kendime çektim ve içeri girdim. Kanın beynime sıçradığını hissettim ve ağzımdan şu kelimeler döküldü.
"Hasiktir!"