9

155 23 3
                                    

  MM:Jorge aşkım
...
Koşarak boynuna atladım. Onu çok özlemiştim belimde hissettiğim elleriyle daha da sarıldım.
"Boğuldum kızım bırak bi." gülümseyerek ayrıldım.İspanyadan kuzenim gelmişti bir kaç sene öncesine kadar birlikte yaşıyorduk ve abimden daha iyi anlaştığımız söylenebilirdi.
"Jorge burada ne işin var senin?" dedim gülerek.
"Bana neden haber vermedin?" bu sefer de koluna vurmuştum.

"Beni onlar zorladı." dedi bizimkileri gösterirken. Hemen gidip Sadie'ye sarıldım.
"Bana küstünüz sandım aptal!" gözündeki hayali yaşı sildi ve gülmeye başladı.
"Sana neden küselim? Hem de doğum gününde!" gülerek bana sarıldı ben de ona sarılmıştım, seviyordum bu kızı.

"Parti var dediler geldim." Jorgenin bu dediğine gülerken bir daha sarıldım. Aklıma gelen düşünceyle hemen ondan ayrıldım.

"Yine eskisi gibi mi? Bizimle kalıcaksın değil mi?"

"Hayır sizinle kalmi-" yüzümün düşmesiyle sustu ve birden bağırdı.

"Buraya taşınıyoruz!" dediğine şok olmuş bir şekilde baktığımda güldü ve kulağıma fısıldadı.

"Ününden yararlanalım dedik." bu dediğine gülerken elimi kıvırcık saçlarına götürdüm ve karıştırdım o da gülmüştü. Aklıma parti geldiğinde Sadie'ye döndüm.

"Hey, ne partisi?"

"Bu akşam bizim evde senin partin var bütün okul gelicek." dediğine sevinmiştim okuldan kimseyi tanımıyordum. Sadie'lerin büyük bir evi vardı ve herkesin sığacağından adım kadar emindim.
...

"O olmaz." Sadie bıkmış bir şekilde elindeki diğer elbiseyi bana gösterirken kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Buldum!" Noah bize doğru koşarken bir adım geri gittim. Elindeki elbiseye bakarken yüzümü buruşturdum.

"Bunun için mi deli dana gibi etrafta koşturuyosun?" Noah omuz silktiğinde arkamda bulunan koltuğa oturdum.

"Sana değil, Sadie'ye." Sadie gülümserken elindeki elbiseyi aldı ve üzerine tutup bana döndü. Baş parmağımı kaldırıp parmaklarımı içe katladım ve yukarı doğru tutup gülümsedim. Sadie de gülümserken birden somurttum ve aşağıya indirdim.

"Millie, hiç bir şey beğenmiyorsun ben bu elbiseyi alıp ayakkabı bakmaya gidiyorum seninle de Finn ilgilensin artık." Finn olmazdı. Hala sabah ki olaydan dolayı utanıyordum zaten.

"Finn olmaz." Yüzlerini birden gülümseme alırken Noah Finn'i aradı ve özellikle onu istediğimi söyledi. Noah'ı öldürmek istiyordum.

Elimi askılarda dolaştırırken arkamda bir nefes hissettim ve hemen arkama döndüm. Finn'di ve fazlasıyla yakınımdaydı gözlerimin içine bakıyordu, neden gözlerimin içine baktığını sorgularken birden geri çekildi ve elindeki elbiseyi gülümseyerek bana gösterdi.

"B-bunu sana seçtim cidden güzel dene istersen." Daha fazla orda olmak istemediğim için hemen elinden aldım ve kabine ilerledim. Üzerimdeki formayı çıkarıp elbiseyi denedim ama arkası fermuarlıydı ve bu şekilde dışarı çıkamazdım.

"Finn! Buraya gel bir." kapının önüne geldiğinde kilidi açıp onu içeri çektim.

Finn şaşırmış bir şekilde suratıma bakarken aklını okumaya çalıştım. Aman tanrım. Birden kahkaha atmaya başladım ve arkamı döndüm.

"Fermuarı kapatamadım." Finn mırıltılar çıkarırken güldüm. Elinin tenime değdiğini hissettiğimde irkildim eli fazlasıyla soğuktu. Hallettiğine dair sesler çıkarırken ona döndüm.

"Hallettim, gel dışarı çıkalım." kafamı salladım ve kilidi açtım. İkimizde çıktığımızda Sadie ve Noah ağızları açık bir şekilde bize bakıyorlardı.

"Napıyordunuz lan orda." Noah'ın bu dediğine göz devirip arkamdaki fermuarı gösterdim. Onlar yeni anlamış gibi sesler çıkardıklarında güldüm ne sanmışlardı.

"Bu elbise nasıl? Ben beğendim." Sadie gözlerini açtığında anlamaz bakışlar attım.

"Sana iki saattir elbise gösteriyorum ve hiç birini beğenmedin Finn'in ilk gösterdiğini beğeniyorsun."

"Demek ki zevki seninkinden daha iyi." diyip kabine yöneldim ama fermuarı unutmuştum. Gidip Sadienin önünde durdum ve fermuarı açmasını istedim açtığında hızlıca elbiseyi tutup kabine girdim ve üzerimi değiştirdim.

"Yemek mi yesek ben acıktım." Herkes onayladığında yemek katına ilerledik, hamburger yiyecektim.

Tepsimi alıp masaya doğru ilerledim ve oturdum yanıma Noah oturduğunda ona bakma gereksimine girmeden hamburgerimden kocaman bir ısırık aldım.
...

"Çok güzel oldun Millie." Peruğumu tenime yapıştırıp yandan iki topuz yapmıştım ve abna gayet yakışmıştı. Dudaklarımı sade bırakıp belirgin bir ten makyajı yapmıştım ek olarak ise eyeliner çekmiştim. Sadie'de sadelikten yanaydı dikkat çeken ve zarif elbisesine uygun buğulu bir göz makyajı yapmıştı ve benim gibi dudaklarını sade bırakmıştı.
  Kapı çaldığında ikimizde kapıya döndük ve kimin geleceğine baktık.

  "Gel." sesi duyar duymaz açılan kapıya baktığımda Finn'in geldiğini gördük.

"Sadie bizi biraz yalnız bırakabilir misin?" Finn'in nazikçe sorduğu soruya Sadie kafa sallamakla yetinip dışarı çıkmıştı. Kapı kapandığında Finn bana doğru yaklaştı ve cebinden kırmızı kadife bir kutu çıkardı. Sanırım hediye almıştı. Kutu yavaş yavaş aralandığında içinde bir kolye olduğunu gördüm. İsmimin yazdığı bir kolye.
  "Finn bu çok güzel." Gülümsediğinde ben de gülümsedim, arkamı dönmemi istediğinde hemen döndüm. Kolye boynuma değdiğinde hemen ellerimle dokundum. Finn kolyeyi taktığında hemen ona döndüm.
  Yüzlerimiz çok yakındı. Bugün bu olayı fazla yaşıyorduk bugün gözlerimin içine bakmıştı şimdi de ben bakıyordum daha doğrusu onu taklit ediyordum. Ara sıra da yüzünü inceliyordum. Dolgun dudakları çeçkik gözleri fazla şekilli olmasa da burnu vardı ama ona çok yakışıyordu.
"Millie?" kafamı 'efendim' der gibi salladığımda gülümsedi.

"Özür dilerim." anlamamıştım neden özür diliyordu ki.

"Finn ne saçma-" sözümün kesilmesini sağlayan Finn'in dudaklarıydı.

Fluke|fillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin