1. Bölüm - Yolculuk -

19 3 4
                                    

Üç gün su gibi akıp geçmişti. Bu üç gün içinde Kanada'ya gideceğim için valiz hazırlamış, ihtiyacım olan şeyleri almıştık. Annem ile babam benimle olabildiğince ilgilenmiş, kız kardeşim Eda ise hiç konuşmamıştı. Odasından dışarı sadece yemek yemek için çıkıyor, kalan zamanını dört duvar arasında geçiriyordu. Neden böyle davrandığını anlayamasam da fazla üstüne gitmemeye karar vermiştim.

Yarın için kendime bilet almıştım. Eda'yla hiç vakit geçiremediğim için odasına doğru çıktım. Gideceğimi bildiği için yanıma geleceğini düşünmüştüm ama gelmemişti. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde Eda'nın gözleri kapalı bir şekilde kulaklıkla müzik dinlediğini gördüm. Yanına oturup kulaklığın bir tarafını kendime aldığımda başını omzuma yasladı.

Bir süre ikimizde konuşmadan öylece oturup müzik dinledik. Sonra Eda bir anda kulaklığı aldı ve telefonla birlikte komodinin üstüne koydu.
"Abla seninle bir şey konuşmak istiyorum. Biliyorum belki çok bencilce ama gitmeni istemiyorum. Ben sensiz burda ne yaparım bilmiyorum." dedi gözleri dolu dolu. Eda'yı kendime çekip sıkı sıkı sarıldım. Ayrıldığımızda konuşmaya başladım.
"Bensiz yapamayacağını nereden çıkardın? Ayrıca telefon diye bir şey icat edildi bilmem biliyor musun?" dediğimde hafif gülümsedi. "Ha şöyle..." dedim. "Gül biraz. Üç gündür gülen yüzü geç, yüzünü göremedik gerçi. Buna da şükür ne diyelim." dedim biraz daha gülmesini umarak.
"Ya abla... Biliyorum biraz abarttım ama bir düşünsene hayatta en sevdiğin insan senden kilometrelerce uzağa gidiyor. Ne hissedersin?" dediğinde biraz şaşırmıştım çünkü bana ilk defa en sevdiğim demişti. Beni çok sevdiğini biliyordum ama bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum.
"Beni bu kadar çok sevdiğinizi bilmiyordum küçük hanım." dedim bir yandan da gıdıklıyordum hanımefendiyi.
"Abla... Ben... Benim çok gıdık... Gıdıklandığımı bilmiyor musun?" dedi kahkahaları arasından.
"Gerçekten mi? Ben senin gıdıklandığını bilmiyordum ki." dedim daha da hızlanarak.
"Yalan...Yalancı biliyor... Biliyorsun."dedi." Bilmemezlikten... Geliyorsun."
"Bravo süper zeka. Sen burda harcanıyorsun." dedim gıdıklamayı keserken. Saate baktığımda yemek saatinin geldiğini gördüm.
"Hadi kalk süper zeka yemek vakti."
"Geliyorum abla."
Telefonunu alıp yanıma geldi. Birlikte aşağı indiğimizde annem sofrayı çoktan hazırlamıştı.
"Anne niye haber vermiyorsun? Birlikte hazırlardık." dedim yalandan kaşlarımı çatıp.
"Çok eğleniyordunuz bölmek istemedim. Hadi geçin oturun. Çorbalarınızı koyacağım, uzatın tabakları."

Çorbalar konduğunda sohbet etmeye başladık. Annem Eda doğmadan önceki anılarımı anlatıyor, masadaki herkesi güldürüyordu.
"Biz Eda doğduğunda bir gece hastanede kalmıştık. Ada'nın yanına da teyzesini bırakmıştım. Ada tutturmuş beni de götür teyze beni de götür diye. Teyzen ne yapacağını şaşırmış, aramış babanı. Baban da ne yapalım getir demiş, bunlar da atlamışlar taksiye. Ada yerinde duramıyormuş Eda'yı göreceği için. Hastaneye vardıklarında Ada fırlamış teyzenin ellerinden koşmaya başlamış. Teyzede arkasından koştur koştur anca yakalamış. Teyzen hala diyor küçük bacaklarıyla ne kadar hızlı koşuyordu sıpa diye."

Gülmeye başladım." Büyüdük de ne oldu? Hala bana sıpa diyor."
"Siz büyüyorsunuz, biz de sizinle birlikte büyüyoruz yaşlanıyoruz kızım. O yüzden hala bizim gözümüzde küçüksünüz."
"Kraliçem yapma böyle bak ağlayacağım şimdi."
"Aman kimse ağlamasın. Ben size hikayenin sonunu anlatayım en iyisi. Teyzen Ada'yı yakalayınca bizim yanımıza gelmiş. Bende yeni doğumdan çıkmıştım. Ada teyzesinin kucağından atladığı gibi babasının yanına gidip kardeşim kardeşim deyip duruyor. Babası da oturttu bunu koltuğa kucağına da Eda'yı verdi. Ada küçücük kollarıyla Eda'yı tutarken kulağına bir şeyler fısıldadığını gördüm ama hala daha bize ne fısıldadığını demedi."
"Zamanı gelince anne. Herşeyin bir zamanı var." dedim.
Yemeğimizi yedikten sonra babam ellerine sağlık diyerek ayaklandı. Annem de bana başını sallayıp ayağa kalktı. Anlaşılan sofrayı toplayacaktı. Hemen ayağa kalkıp yardım edecektim ki annem o meşhur lafını söyledi.
"Otur oturduğun yerde. Yolcusun sen."
"Anne 2 tabak var şurda kalırsam ne olur."
"Otur oturduğun yerde."
"Peki anne oturdum." Kardeşime döndüm. Ailecek dışarı çıkalım diyecektim ki o benden önce davrandı.
"Abla uçağına kaç saat var?"
"Gece yarısından sonra uçağım niye sordun?"
"Birlikte dışarı çıkalım mı? Ailecek gezmeyeli epey zaman oluyor."
"En son geçen haftasonu ailecek dışarı çıkmıştık ama hayırlısı..."
"Ya abla ne olur bir kere de evet desen?"
"Benim için hiç sorun yok ufaklık annemle babama söyle. Onlar için de uygunsa gidebiliriz."
Kardeşim yanımda bağırmaya başladı. "Anne dışarı çıkalım mı? Ablamda çok istiyormuş."
Ona doğru kızgın bir bakış attım ama bana gülümseyince yumuşadım.
"Çıkarız kızım. 15 dakikaya hazır olun. Babanıza da haber verin."
"Ben babama haber vereyim." dedim ayaklanarak.

Karanlığın GücüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin