"Senin aranan kadın olmamanın iki sebebi olabilir. İlki sen zaten bulunmuş bir hazinesin. Hayatının bir döneminde biri tarafından bulundun o seni arayan asıl kişiydi. Mutlu oldunuz ya da olmadınız bu bulunduğun gerçeğini değiştirmez. Bir kere bulunduktan sonra başkaları tarafından aranmanın bir anlamı kalmaz. Titanik'in enkazı gibi. 85'de onlarcası onu ararken bir kişi buldu ve sonra aranmasının bir anlamı kalmadı. İkinci sebebimiz ise senin varlığından haberimiz olmaması. Bence bu daha olası. Bir gün biri seni arayacak tek aradığı sen olacaksın. Seni bulmak için her zorluğa katlanacak. Sonra da seni bulacak. Bulduğunda ise yine bir değeri kalmayacak."
Gözlerine baktığımda yaşardığını fark ettim. Onu kırmak için konuşmamıştım ama galiba bu kırıldığı anlamına geliyordu. Yanıma yanaştı iyice elini benim arkama bankın tepesine koydu.
"Anlat bakalım sen ne arıyorsun?"
"Ugh, ben bir kadın arıyorum."
"Evet, biliyorum bunu ama dahası ne? Nasıl bir kadın arıyorsun mesela?"
"Bilmiyorum burnu kıpkırmızı, saçı kıvırcık bir kadın."
"Kendin gibi yani..."
"Saçlarım düz benim." dedim umursamazca. Kör müydü gerçekten görmüyor muydu saçlarımın düz olduğunu. Hatta bir dakika... Tamam, düz işte. Düzdü zaten hep. Belimi oynattım. Yanıma biraz daha sokuldu ve kafasını omuzuma bıraktı usulca, saçlarından mis gibi bahar kokusu çektim içerime biraz daha çeksem arılar çiçek var diye dolabilirdi mideme.
"Hava soğuk." dedi iç çekerek. Kafa salladım. Ne yapıyordum ben kafa sallarsam beni nasıl görebilirdi ki? Bu yüzden onu onaylayacak küçük bir mırıltı çıkarttım.
"Biraz daha mı yürüsek?" dedim çekinerek. Omuzlarını hızlıca yukarı kaldırıp indirdi bunu yapması çok tatlı geldi bana.
"Oturalım. Devam et kadını anlatmaya." kafamı salladım. Siktir yine yapmıştım. Dudağımı ısırarak hayalimdeki kadını düşünmeye başladım.
"Benden uzun olmalı ve çok güzel gülmeli, senin gibi. Tek sayı olmalı yaşı. Üçüncü yılımızda ona evlenme teklifi etmeliyim. Beşinci yılımızda da kızımız olmalı. Beraber kitap okuyabilmeliyiz mesela yazabilmeliyiz. Eli hep bende olmalı. Senin gibi yatabilmeli omuzuma. Korkmadan, çekinmeden hep benimle olmalı. Yalan söylememeli en önemlisi bu. Ve güzel yemek yapmalı."
"Güzel hayallerin var." dedi kıkırdayarak. Kafasını kaldırdı.
"Bir saat kaldı." dedim kolumdaki saate göz gezdirip. Tarih ayarı yine değişmişti.
"Yarın bunu tamire götüreyim en iyisi." dedim gülerek ve açıkladım.
"Tarihi değişip duruyor." bir anda gözlerini kıstı. Ardından derin bir nefes aldı.
"Şu midyeciye gitmeye ne dersin?"
#KalbiDengem