Bundan bir yıl önce herkes gibi benimde sıradan hayatım vardı. Sabah kalkıp okula gider, okul çıkışı dershane, oradan da eve doğru yol alırdım. Ara ara aksatır, varsa sevgililerimle dolaşır, yoksa da kız arkadaşlarımla parklarda oturur, "hayalimizdeki erkek" karakterini çizerdik. Pek farklı birşey yoktu göründüğü gibi. Hayatımın değişmesi, babamın Amerika'ya iş için gitmesiyle değişti. Hayır ben gitmedim. Annem de öyle. Babamın işi dolayısıyla babam tek başına gitmişti. O zamanlar okulun son günleri olduğu için bizde annemle kafa kafaya verip ' acaba tatil için nereye gitsek? ' diye düşünüyorduk. Sonunda verdiğimiz karar İzmir'di. Üç ay boyunca İzmir'de tatil yapacaktım. Ne güzel ama !
Tabi bir parçam, on yıl boyunca tatil araları beraber geçirdiğim arkadaşlarımı bırakmak istemiyordu. Onlara üç ay tatilinde İzmir'e gideceğimi söyleyince ilk soruları " tatil bitince geri geleceksiniz ama değil mi?" olmuştu. Fakat benim burada bir fikrim yoktu. Çünkü annem bana orada şu kadar kalacağız gibi bir tarih belirtmemişti. Bende hemen onlara "üç ay garanti yokuz." şeklinde cevap vermiştim. Bilemezdim bu konuşmalarımızın son konuşmalar olduğunu. On birinci sınıf karnesi aldığımızda, merak etmeyin düz ile sorumlu olarak geçtim. Karnemi gözden geçirdiğimde tek emin olduğum şey adımdı. Şafak Deniz. Geriye kalan notları bırakın, sınıf numaramı bile bilmiyordum. O kadar sorumsuz bir öğrenciydim işte. Gerçi hala öyleyim. Pek bir fark yok. Evde karnemi anneme gösterdiğimde felaket falan kopmadı. Alışkındı çünkü. Zaten annem notlarıma pek önem veren birisi değildir. Lise hayatının ne kadar zor olduğunu o da biliyor sonuçta. İşte hayatımın ilginç, güzel bir şekilde gerçekleştiği anların en başındayız. O güzel ilginç anılar içinde bir çok kez ağlayıp, etrafı birbirine kattığım, keşke İzmir'e hiç gelmeseydim dediğim günlerde oluyor. Ve ben tüm bu sorunların üzerinden sizce mutlu mu ayrılıyorum?
Merhaba. İlk hikâyemiz ile karşınızdayız. Hikaye hakkında düşüncelerinizi , eleştirilerinizi yazabilirsiniz. :*