Akşamları yürüyüş yapmak iyi hissettiriyordu. Ben restauranta girdiğimde, Claire henüz gelmemişti. Bir masa bulup oturduğum an bir yerden bana seslenildiğini duydum, bu Jordan'dı, okulun futbol takımındaki çocuk.
"Hey, seni buralarda görmek ne güzel." dedi.
"Sana da iyi akşamlar." dedim gönülsüzce. Jake dışındaki erkekler ilgimi çekmiyordu. Hiçbir şekilde çekmiyordu hem de.
"Kimi bekliyorsun?" diye sordu tekrar bana dönüp.
"Claire." dedim. Gerçekten onunla konuşmak istemediğimi anlamak zor olmamalıydı. Neyse ki Claire beni bu işkenceden kurtarmak istercesine koşarak yanıma gelip:
"Jo, bizi yalnız bırakır mısın? Anlarsın ya, kız kıza." dedi. Gülümseyip ona sarıldım. Evet, susuzluğumu kontrol etmek çok da zor değildi.
Jordan bize doğru:"Reneesme'nin yanında köpeğini getirmemesinden belli kız kıza yiyeceğiniz." dediğinde ona kötü bir bakış attım. Bunu beceremiyordum. Öfkelenmeyi beceremiyordum. Sakinliğim herkesin dilinde olan belirgin bir huyumdu.
"Köpeği değil, sevgilisi, burada bir köpek varsa o da sensin Jo, toz ol artık!" diye bağırdı Claire. Nihayet Jordan gittiğinde, yemek siparişi verebilmiştik.
"Bu çocuk tam bir pislik! Neyse, Ren, bir günde bile yokluğunu fark ettik tatlım, umarım mezun olduktan sonra fazla arayı açmazsın. Ayrıca üniversite için ne düşündüğünü de çok merak ediyorum," dedi Claire. Önümdeki fettucini alfredo beni mest etmişti, ağzım doluyken konuşmak istemediğimden yutkunup ona cevap verdim:
"Aslında bir süre ailemle kalıp dinlenmek istiyorum...Kafamda bir şey yok."
Gerçekten de öyleydi. Düşüncelerim çoğu zaman insanmışcasına değil, vampirmişcesine işliyordu. Zaman kavramını önemsemiyordum. Geleceği çok düşünmüyordum. Claire bana:
"Annenin 18 yaşında evlendiğini söylemiştin, sen de benzer bir şey yaşar mısın diye aklıma gelmiyor değil," dediğinde öksürdüm. Ailem hakkında bilgi vermeyi sevmezdim, çünkü merak ederlerdi. Ama bunu söylemiş olmam tam bir aptallıktı.
"İyi misin? Sanırım sana kendimi yanlış anlattım," dedi. Sorun yok anlamında başımı salladım ve lavaboya gitmek için ayaklandım. Yüzüme su çarptıktan sonra aynadan makyajıma baktım. Jake çoğu zaman makyaja ihtiyacım olmadığını düşünürdü ama ben yapmaktan zevk alırdım. Aynadaki görüntümle uzun bir süre oyalandığımı fark edince Claire'i fazla bekletmemek adına çıktım.
"Gerçekten özür dilerim," dedi bana. Hassasiyetini seviyordum, ince düşünceliydi, beni incittiğini düşündüğü an özür diler ve kendini affettirmeye çalışırdı.
"Sorun değil. Gerçekten değil. Böyle bir şeyi beklemen çok normal, Jake okula gelip gittiğinde bile birkaç kişinin ağzından bu ve benzeri şeyleri duyuyorum..." dedim. Restaurantta daha fazla oyalanmak istemiyordum. Bu yüzden hesabı ödeyip çıkmamızı önerdim. Claire onaylayınca çıktık ve caddede biraz dolaşmaya karar verdik. Kitapçıya girdiğimde o da arkamdan geldi. Söyledikleri yüzünden hala suçlu hissettiğini anlayabiliyordum, sorun olmadığını ona tekrar hatırlatıp birkaç kitap aldım. Kitap okumayı seviyordum, Jake'in göğsüne yaslanıp beğendiğim kısımları ona sesli okumak yapmayı çok sevdiğim şeyler arasındaydı. Çocukken annemin ben uyumadan önce bana okuduğu hikayeleri, Jake'in ben yetişkin olup onunla ilişkimizin farkına varana dek bana anlattığı garip, şuan komik gelen kurtlu masallarını, babamın piyano çalışını hatırlıyordum. Şanslıydım, çünkü seviliyordum. Biz dolaşırken, hava iyiden iyiye kararmıştı, Claire birkaç kıyafet aldıktan sonra vedalaştık. Hızlı adımlarla eve yürümeye başladım. Evi seviyordum. Evde olmanın verdiği huzuru seviyordum. Dışa dönük gibi görünsem bile aslında yansıtmadığım onca düşüncem vardı.
Eve çok az kalmışken, müzik dinleme isteği duydum. Cebimdeki telefonumu çıkarıp, hafif bir müzik açtım. Anahtarımı yanıma alıp almadığımı kontrol etmek için elimi çantama attım, buradaydı. Evin bahçesine girmeme rağmen müziği kapatmayıp tüm hızımla eve girdim.
"Jacob! Ben geldim!" diye seslendim. Uyuyor olabileceğini düşünmemiştim. Koltuktan kafasını kaldırıp bana baktı, gel dercesine yaptığı işareti geri çevirmeyip yanına gittim, sarıldım, sıcaklığını hissettim. Benim tenim ılık, onunkiyse gerçekten alev gibiydi.
"Geç olmuş güzelliğim, özlemişim seni," dedi Jake kafasını boynuma gömerek. Uykulu sesi gerçekten çok çekiciydi.
"Ben de özledim ama bekle, üzerimi değiştireyim. İstersen sen de aldıklarıma göz at, oyalanırsın," dedim. Ancak beni dinlemeyip peşime takıldı. Rahat bir şeyler giydiğimde kendimi tam anlamıyla özgür hissediyordum, Jake'se beni kucağına almıştı. Eh, pek zor olmasa gerekti, onun gibi güçlü biri için.
"Sırf beni kucağına almak için peşimden geldin değil mi?" dedim gülümseyerek.
"Evet, öyle küçük leydim, hadi bana neler yaptığını anlat," dedi. Geçirdiğim vakti uzunca anlatmak istemedim, elimi yanağına götürüp görmesine izin verdim. Elimi çektiğimde, rahatsız olmuş gibi yüzünü buruşturdu.
"Şu çocuk, Claire'in kovduğu, rahatsız etti mi seni?" diye sordu. Koruyucu kızgın kurt adama hoş geldiniz, evet. Kurt adamımın kızdığı şeyler 101: başka erkeklerin beni herhangi bir şekilde rahatsız etmesi.
"Hayır, sorun yok, Jakey, cidden sorun yok. Sana yolda dinlediğim şarkıyı açayım, sonra da biraz birlikte yürürüz, belki sahile, ne dersin?"
"Nessie, gerçekten tekrar o çocuğu etrafında görürsem mahvedeceğim. Eğer mutlu olacaksan, sormana bile gerek yok, cevabım hep evet olacak." dedi. Nessie. Sadece o beni bu adla çağırırdı. Annem, ah, özellikle nefret ederdi bana böyle seslenmesinden. Baş başayken sorun olmuyordu işte.
Teklifimin kabul edilmesini fırsat bildim ve önce müziği açtım. Ben hiçbir şey düşünmüyorken Jake bana dönüp:
"Havaya hala fırlayabiliyorsun ama pek yapmıyorsun. Küçükken bunu kar tanelerini yakalamak için kullanırdın," dedi. Yüzümde tebessüm oluştu. Adım adım büyümemi izlemişti.
"O zaman yine yapayım?" dedim. Ne yazık ki, bu şehirde pek kar yağmazdı, o yüzden kar tanesi tutamayacaktım. Elinden tutup onu bahçeye çıkardım. Orman tarafına kadar sessizce yürüdük. Jake dönüştü, bense ağaçlardan birine doğru yükseldim ve ağaca tırmandım. Kuşkusuz, güçlüydüm ve bu gücü seviyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alacakaranlık: Jacob&Renesmee
FanfictionFarklıydım. İnsan olmama rağmen insan olmayan bir yanım, sevilmeme rağmen hala sevilmek isteyen, öfke hisseden bir yanım ve her kadının sahip olamayacağı bir adamım vardı. Ben Renesmee. Renesmee Cullen.