=Yanmışlık, Yanılmışlık=

892 83 149
                                    

Gezegenler. Dünyayı çevreleyen sonsuz uzay örtüsünün gösterişli mücevherleri. Zifiri karanlık gecenin görünmez süsleri. Irene, onlara bayılırdı. Çocukluğumuzdan beri ne zaman gece olsa onu tıpkı dün geceki gibi penceresinde bulurdum. Kafasını gökyüzüne kaldırır ve o ihtişamlı yıldızların arasında varlıkları belli bile olmayan gezegenleri arardı.

Biz çocukken babası ona doğum günü için bir teleskop almıştı. Yani hatırlayabildiğim kadarıyla, bu kısım pek net değildi kafamda. Yalnızca o minicik bedeni ile kocaman teleskobu çatı katına taşımaya çalışan Irene kalmıştı hatrımda. Sonunda nefes nefese çatı katına vardığında ve teleskobun ucunda gezegenleri gördüğünde zıplayarak sevinç çığlıkları atan Irene'i asla unutamadım.

Şimdi, yıllar sonra. Tavana yapıştırılmış gezegen çıkartmalarına bakarken, unutamadığım o kız çocuğunun kolları arasında uzanıyordum. Büyümüştü. O kadar kusursuzca büyümüştü ki hala inanamıyordum. Üzerine peri tozu serpilmiş, öyle büyütülmüştü sanki. İnce kollarından biri ensemin altında, diğeri belime sarılıydı. Çenesi omzumda, bedeni yan şekilde uyuyordu. Ben ise tüy kadar hafif olan uykusundan uyanmasın diye heykellerle yarışacak bir performans sergiliyordum.

Neredeyse tüm gece uyumamıştım. Açık kalan tül perdeden süzülen ay ışığı onun pürüzsüz teninde demlenirken onu seyrettim yalnızca. Yastığa rastgele dağılan saçlarına dokundum usul usul. Parmak uçlarımda dans etti yumuşacık tutamlar. Lila gibiydi, ara ara grileri de vardı. Yıldız tozundan saçlarına dokunmak beni kahretti, en çokta burada birikmişti özlemim. Çocukluğumuzdaki gibi parlak kahverengi değildiler. Kül rengi olmuşlardı. Yanmışta sönmüş, canından geriye yalnızca onlar kalmış gibi. Yine de doladım parmaklarımı küllere. Ateşten olsa da dolardım. Yanmanın ondan olanına bile yürürdüm günahkar ruhumla. Belki bir gün kül olduğumda bende saçlarına yağardım. Böylece bu masalın sonunda ayrı düşmezdik ve sonsuza dek onun bir parçası olurdum.

Tabularım teker teker yıkıldı. Yüreğimde lavantalar tüttürdüm. Bunca zaman ona karşı ettiğim tüm intikam yeminleri ellerimde soldu. Gün sonunda kolları arasındaydım, güneşin suratına doğuşunu izledim. İçimdeki sonsuz ateş söndü, belki de hiç yanmadı onu gördükten sonra. İç muhasebelerimden derin yaralar aldım ama gözlerimin önündeki manzara yeni umutlar vaad ediyordu bana. Bir sonraki hayatımdan kareler vardı gözlerimin önünde. Irene harika bir ilüzyondu. Öyle ki, bile bile kanıyordum.

Gözlerim tavandaki çıkartmalar ve Irene arasında gidip geldi. Nefesimi düzenledim. Irene'in sıcaklığı bedenimi esir almışken bunu yapmak kolaydı. Tanıdık bir sıcaklıktı bu. Yıllardır üşüdüğüm gecelerin hesaplarını düren bir sıcaklık. Aşina olduğum o vanilyalı koku, o beyaz ten. Artık çocuk değildim. Ona asla bakmadığım gibi bakıyordum belki de. Parmak uçlarım hala ona dokunmak için karıncalanıyordu ama bu kadar değildi işte. Eskisi gibi masum değildi kafamın içinden geçenler. Irene eskisi gibi güzel bir kız çocuğu olmayı çoktan aşmış, gerçek üstü bir görünüşe soyunmuştu. Ben ise olduğum gibi büyümüştüm. Bedenen pek değişmemiş, ruhen olgunlaşmıştım.

Kafamın içindeki Yugyeom buna dev bir kahkaha attı. Sözde olgunlaşmıştım ama daha ona hayır bile diyemiyor, gördüğüm her an düşüneceğim şeyleri birbirine karıştırıyordum. Kimi kandırıyordum ki? Irene için tam bir aptal olabiliyordum. Kendimi bile delirten bir aptal hemde.

Gözlerim Neptün'ün üzerinden yeniden ona kaymıştı ki bir şey fark ettim. Kaşlarım usulca çatılırken bedenimi yavaş yavaş ona döndürdüm. Lacivert saten pijama üstü biraz kaymış ve köprücük kemiklerini açıkta bırakmıştı. Tül perdelerden içeri giren buğulu gün ışığının altında kutsal bir ruhtan farksızdı. Zaten yeterince inançlı biri olmayan beni kendine tapmaya çekiyordu. Beni bir günahkar yapabilir, o güzel elleri arasında cehenneminde tutuşturabilirdi. Tek yapacağım ayaklarımın altındaki ateşleri en derinlerimde hissederek onu takip etmek olurdu. Sonra da ateşten yansıyan kızıl ışıkların o porselen tendeki dansını seyre dalardım.

Juliet'in Kırık Kalbi|| SeulreneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin