8

2.5K 315 174
                                    

Zeynep Bastık - Çukur

Elimdeki kahvenin sıcaklığı karton kutusundan geçip tenime temas ederken bu güvenilir hisse tutunmaya çalışarak kapıyı aralıyorum ve içeriye doğru çok fark edilmemeyi umarak başımı uzatıyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Elimdeki kahvenin sıcaklığı karton kutusundan geçip tenime temas ederken bu güvenilir hisse tutunmaya çalışarak kapıyı aralıyorum ve içeriye doğru çok fark edilmemeyi umarak başımı uzatıyorum. Gördüğüm manzara istemsizce gülümsememe sebep olurken doğru yere gelmiş olmamın verdiği sevinçle içeri süzülüyorum sessizce. Kalabalıkta birkaç kişinin dikkatini çekmiş olsam da umursamadan adımlarımı bakış açımı rahat ettirebileceğim bir sandalyeye doğru hızlandırıyorum.

Ben daha yeni oturmuşken bir konuşmanın ortasında olan Ulaş'ın bakışları beni buluyor. Gözlerine yayılan şaşkınlığı bu uzaklıktan bile seçebilirken gülümseyerek bacak bacak üstüne atıyorum. Elimdeki bardağı ona doğru kaldırırken dudağının kenarında peyda olabilmek için savaşan ama bastırılan gülüşü görüyorum. Keyifle arkama yaslanıyorum ve olacakları izlemek için bütün dikkatimi topluyorum.

Kalbim huysuz bir çocuk gibi yerinde tepinip duruyor. Olacaklardan ziyada Ulaş'a odaklanabiliyorum sadece. Elleriyle geriye yatırıp durduğu saçlarına. Şapkasız dolaştığı için bu durum onu rahatsız ediyor, çok iyi biliyorum. Onu durdurmak ve parmaklarımı saçlarının arasından geçirmemek için yanaklarımın içini ısırmak zorunda kalıyorum.

Muhtemelen sıcakladığı için sadece beyaz bir tişörtle dolaşıyor. Öğrencileriyle konuşurken bakışları engel olamadığı bir içgüdüyle bana çarpıp duruyor. Dil çıkarıp onu yanıma gelmesi için provoke etme isteğimle kanlı bir savaş veriyorum bu sırada.

Ellerini beline koyup gür bir sesle "Hadi bakalım." diye bağırdığında dikkatim dağılıyor. Öğrencilerin mızmızlandığını görüyorum, ne olduğunu merak ederken Ulaş çocuklardan birisinin yalvarışlarına başını iki yana sallayarak olumsuz yanıt veriyor. Sonunda kızlar kıkırdarken erkekler yere çöküp şınav çekmeye başlıyor.

Ulaş adımlarını bana çevirdiğinde çocukların arasından geçmek zorunda kalıyor. Bu sırada her bir şınavı sayıyor. "Bir, iki, üç." Duraksıyor. Kızlardan birine baktığında genişçe gülümsemesine sebep oluyor. Birisi göğsüme elini daldırıp acımasızca talan ederken onların sadece çocuk olduğunu kendime hatırlatmak zorunda kalıyorum. Defalarca.

"Kaçta kaldığımı unuttum. Sen baştan say Merve." Eziyetinden zevk aldığını gösteren sırıtışı yerdeki öğrencilerin mızmızlanmasına sebep olurken o uzun adımlarıyla bana doğru gelip yanımdaki sandalyeye çöküyor. "Beni çok mu özledin yavrum?"

Umursamaz bir havayla sorduğu bu soruyu kahvemden aldığım koca bir yudumla bertaraf etmeye çalışıyorum. Gözlerimi deviriyorum. Bacağımı diğerinin üstünden indiriyorum. Bütün savunma mekanizmalarım aynı anda aktivite olduğu için sistemlerim birbirine karışıyor sanki. Bu sorunun bariz cevabı ağrılı bir yara olarak hatırlatıyor kendini. Göğsümdeki zonklamayı görmezden gelirken "Bu dünya senin etrafında dönmüyor, biliyorsun değil mi?" diye soruyorum.

Kalbimin Kusursuz ŞüpheleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin