Bazen insan bu dünyaya geliş amacını bazen de dünya da ne gibi roller için görevli olduğunu merak eder. Bense neden hala yaşadığımı merak ediyorum. Her şeye daha fazla uzağım!
"Uyanma vakti!"
Günlük rutinmizi başlatan, bizim aksimize neşe, umut ve huzur dolu ses. Kahvaltı tepsileri teker teker odalara bırakılıyordu.
Kapım açıldı.
"Hazel, tatlım dün gelen doktor odana uğramış sanırım." dedi tepsiyi önüme doğru uzatırken.
Başımla onaylamakla yetindim. Burada ne kadar vücut diliyle de olsa iletişim kurabildiğim o vardı. Margaret. Her sabah neşesiyle ve sesiyle bulunduğum odanın kasvetini anlıkta olsa dağıtır. Yemeklerimizle ve bakımımızla ilgilenir. Görünüşü bana şevkat dolu bir anne profilini andırır her zaman. Kızıl kestaneyi andıran gür saçları hiçbir zaman omuzlarına düşmez. Ensesinde sıkı topuzuyla despot bir havada dolanırdı ortalıkta kişiliğine nazaran." Hayatım, iyi misin ? Dün Peter seni yine mi hırpaladı?" dedi telaşa hazır duygusallığıyla.
Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Gözleri yine dolu doluydu.
" Bu aptal adama acilen bir çözüm bulmam şart. Sınırlarını aşmaya yine devam ediyor. Oysa ki uyarı alması için gerekli şikayetlerde bulunmuştum." kendi kendine odanın içinde yerde olan eşyalarımı toparlarken ordan oraya ilerliyordu.
Dışarı baktım. Her zaman ki gibi bulutların arasından inatla geçmeye çalışan güneş ışığına baktım. Ne yazık ki bugün o dinlendirici olan sıcaklığı odamın içine sızmayacaktı. Yağmur yağacaktı.
"Hazel tatlım beni dinliyor musun sen ?"
Başımı ona çevirdim.
"Bugün, dün görmüş olduğun doktor seninle görüşmek istiyor. Çok tatlı birisi. Dün Peter'in davranışları hoşuna gitmemiş. Müdürle konuşken duydum. Hazırlan bebeğim. Kahvaltını yapman gerekiyor ama önce."
Hareket etmedim. Gözlerini dikti bana. Bu demek oluyor ki 'ağzına zorla tıkmadan yemeye başla'. Odadan çıktı ve kapıyı kapattı. Oflayarak tepsiyi önüme çektim.
Burada nefret ettiğim şeylerin başında kahvaltı geliyor. Peynirden nefret ediyordum. Yiyebildiğim şeyler yoktu ama yine de birşeyler atıştırmaya çalıştım.
Margaret yaklaşık kırk beş dakika sonra tepsiyi almaya geldi ve bana uyarıcı bakıilarını attı,"Hadi bakalım hemen hazırlan ne bekliyorsun! O tatlı çocukla görüşmen gereken şeyler var."
Umarım bana bildiğim şeyleri, söylenmemişçesine konuşmazdı...
İşte başlıyoruz.*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
EVEEEEEETTT.
İkinci bölümle karşınızdayım. Hızlı bir giriş yaptım. Şimdeden oylarınız ve yorumlarınız için teşekkür ediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GERÇEKLERİM
Literatura KobiecaSessizlik. Ölüm gibi. Duygudan mahrum. Duymaktan mahrum. Konuşmaktan mahrum. Her şeyden önemlisi hayattan yoksun. O dört duvar arasında her şeyiyle körelmiş olmak. O durumda olan birisi için gayet mutluluk verici. Dışarıdan baktığında sadece zavallı...