Etrafta koşuşan insanlar, ayarlanan müzikler ve telaşlı sesler Jimin'in gülmesine sebep oldu. Titreyen ellerini diz kapaklarına bastırdı ve yutkundu. Bugün sevdiği adam ile evlenecekti. Şimdi mutlu olma sırası onlardaydı. Tae'nin içeri girmesi ile gözleri ona kaydı. "Jungkook seni böyle gördüğünde bayılabilir." Dediğine küçük bir kahkaha bıraktı ve yanına hızla sokuldu.
"Tae Jungkook nasıl olmuş? Çok mu yakışıklı?" Taehyung Jimin'in merakına kıkırdadı. "O Jungkook, her zaman yakışıklıdır zaten." Jimin göz devirdi ve mızmızlandı. "Evet evet biliyoruz. Bana bilmediğim şeylerden bahset." Taehyung yanına yaklaştı ve omzunu sıktı. "Mesela ölürsen seninle ölür. Mesela ağlarsan seninle ağlar. Gülersen de seninle güler."
Jimin burukça gülümsedi. "Bunları da biliyorum." Dışarda ki karmaşayı izledi bir süre. Taehyung ise yanından çıkmıştı. Heyecandan aldığı nefesler dahi yetmiyordu. Evlenecekti ve bunu sevdiği adamla yapacaktı. Beyaz takım elbisesi üstüne tam oturmuştu. Her şey harika gidiyordu bir senedir. Ama içinde hala bir burukluk vardı. Ailesi olsaydı daha güzel olurdu. Yutkundu ve dolan gözlerini yumdu.
Kapının tıklatılması ile gözlerini aceleyle sildi. Kapıya doğru döndüğünde birazdan evleneceği adamı görmek kalbini hızlandırmıştı. Jungkook alnı açılmış saçları ile parlıyordu. Siyah takım elbise üstüne tam oturmuş, parfümü odayı buram buram doldurmuştu. Jungkook Jimin'e yaklaştı ve yüzünü elleri arasına aldı. "Şeftali çok güzel olmuşsun." Jimin onun kendisine şeftali demesine bayılıyordu.
"Sende çok yakışıklı olmuşsun sevgilim." Jungkook yavaşçe eğildi. Jimin'in dudağına dudaklarını bastırdı. Uzun zamandır ona olan özlemini bu gece fazlasıyla harcayacaktı. Dudaklarını zevkle emerken, arsızca sırıttı. Seslice ayrıldı dudaklarından ve kulağına yaklaştı. "Sana aldığım iç çamaşırını giydin mi?" Bu sırada elleri rahat durmuyor, çocuğun kalçasında turluyordu.
Jimin derin bir nefes aldı. Dokunuşları hala ilk gün gibi, titretiyordu. "Evet giydim." Jungkook kulak memesini dudakları arasına aldı. Sertçe emdi ve bıraktı. "Aferin benim uslu bebeğime." Jimin boynuna sokuldu ve kollarını doladı. "Evleniyoruz Kookie, rüya gibi." Jungkook sıkıca sarıldı ve o şeftali kokusunun mahzenine gömdü burnunu.
O kolları arasındayken mutluydu. Bir insanın bakışına, gülüşüne aşık olur muydu bir insan? Ya da bir insanın imkansızlığı bile güzel gelir miydi bir insana? Mesela siz hiç sizi böylesine güzel seven bir insana sahip oldunuz mu? Koşulsuz şartsız, kırmadan, dökmeden, değer vererek, herkesten ayrı tutarak seven bir insana denk geldiniz mi? Jungkook ve Jimin gelmişti.
"Rüya değil güzelim. Baksana kollarımdasın. Kokun kokumun üstünde. Sen benim canımdasın. Rüya değil, gerçek." Jimin daha sıkı sarıldı. Sanki biri gelip Jungkook'u elinden alacaktı. Biraz birbirlerinden ayrıldılar. "Şimdi gidelim ve evlenelim. Artık tamamen bana ait ol. Sadece benimsin, ben de seninim."
Jimin gülümseyip elini sımsıkı tuttu. Kapıdan çıktıklarında tüm tayfa kapının ağzındaydı. Yavaş yavaş merdivenleri inmişlerdi. Kırmızı bir halı döşenmişti, evet diyecekleri masanın yoluna. Kocaman bir deniz vardı karşılarında. Sevdiklerinin hepsi burdaydı. Jimin ne çok isterdi anne ve babasının bunu görmesini. Biliyordu ki Jungkook da ailesinin olmasını çok isterdi. Jimin biraz burukta olsa mutluydu.
Dakikalar içinde evlilik yeminini etmişler ve artık resmi bir şekilde evliydiler. Öpmesi söylendiğinde Jimin'in yanağına burnunu bastırıp derince kokusunu solumuş ve boynuna büyük bir öpücük bırakmıştı. Etraftan homurdanma duyan Jimin, kızarsa bile Jungkook sırıtıyordu. Çünkü insanlar dudaktan tutkulu bir öpücük görmek istemişti. Jungkook Jimin'in daha da kızaran dudaklarına baktı. Etraftan mutlu sesler yükselmeye başladı.
