Son Durak

172 101 21
                                    

Son Durak

*Meçhule Doğruya son durak.*

*Artık benim de bir hedefim var ve gülümsüyorum.*

Okuduğum tüm hikâyeler mutlu sonla biterdi. "Ve gökten üç elma düşmüş..." diye. Karakterler hayallerine ulaşırdı bense sadece oturduğum yerden okurdum bu yolda yaşadıklarını. Ama artık herkes benim hikâyemi okuyacaktı. Sonunun kötü olacağı düşünülen hikâye, mutlu sonla bitecekti.

Yaklaşık yarım saattir Özgeyle cam kenarındaki masamızda oturmuş sohbet ediyorduk. Ama onun aklı hep yarın ve yarın çıkacağım yolculuktaydı. Bu yüzden konu dönüp dolaşıp merak ettiği yere geliyordu. Bu beni her ne kadar sıksada, Özge'ye karşı çıkamayıp bıkkın bir vaziyette sorularına kısa ve kaçamak cevaplar veriyordum. O bunu anlıyor olmasına rağmen, birşey demiyordu çünkü bu sefer fena halde sinirlenirdim -ki bu hiç iyi olmaz-.

Sonunda içeceklerimizi bitirdiğimizde, hesabı ödemek için kasanın önüne geldik. Tam cüzdanımı çıkardığım sırada Özge, büyük bir çeviklikle cüzdanı elimden kaptığı gibi tüm hesabı ödedi. Benim tek yaptığım kaşlarımı çatıp ona bakmak oldu. Özge ise büyük bir iddiayı kazanmış gibi sırıtıyordu. Yüz ifadesi o kadar komikti ki, gülmemek için kendimi sıkıyordum. Yoksa tüm blöfüm yerle bir olacaktı.
Bu durum için yapabileceğim bir şey olmadığından, kol kola Cafe'den çıktık. Kaldırımda yan yana yürürken Özge,

"Hazır mısın?" diye sordu. Gülümseyerek ona döndüm. Kararlı bir şekilde,

"Her zaman," dedim. Cevabımı duyduğunda yüzünde bir "memnuniyet" ifadesi belirdi.
Hazırdım, her zaman da olacaktım zaten. Sanki doğduğum günden beri bu yolculuğa çıkıp kabuslara son vermeyi bekliyordum. Sanki hergün bu yolculuğun hayallerini kuruyordum.

Bir anda yüzünde beliren hüzünle önüne döndü. Anlam veremeyerek yüzüne baktım. Daha bir saniye öncesine kadar yüzünde güller açıyordu. Tam ağzımı açıyordum ki gözünden yanağına, oradan da omzuna bir damla düştü. Ağlıyor muydu? Özge ağlıyor muydu? Özge kolay kolay ağlamazdı.

"Ne oldu?" dedim merakla. Burnunu çekti ve bana döndü,

"Özlerim ben seni ya!" Dudaklarından gülmekle ağlamak arasında bir ses çıkardı.
İkimizde kahkahalara boğulduk. En iyi arkadaşımı ağlarken görmek istemiyordum ama o beni gülerken göremiyordu neredeyse. Sırf onun için bile ömür boyu sırıtabilirdim.

Düşüncelerim beni daha fazla derine gömmeden şu anda bulunduğumuz yere döndüm. Gülerek Özge'nin yüzüne baktım ve onu duvara sıkıştırdım. Klasik hareketimizi yaparken ikimiz de gülmekten ölüyorduk. O sırada tam aramıza bir direk girdi. Gülerek söylendim. Ben direğin sağından, oda solundan geçti. Bugünüm mutluluklar arasında geçiyordu. İşte o an, hayatımda ilk kez, tam şu an zamanın durmasını diledim. Bu anın asla kaybolmamasını. Ve işte o gün, asla kelimesini mutluluğum için kullandığım ilk gündü.

Ben bir yandan gülüyor, diğer yandan size mutluluğumu anlatıyordum. Sizde bu satırları okuyarak anıma ortak oluyorsunuz.
O an uzaklardan bir yerden gelen Fly Me To The Moon şarkısı kulağımıza geldi. Bu şarkı,
Özge'yle benim şarkımızdı.

In other words, please, be true.
In other words, I love you...

Şarkıya eşlik ederken el ele kaldırımda yürüyorduk.
Nihayet bizim eve geldiğimizde, ayrılmak zorunda kalmamız beni üzsede, biraz hazırlanıp kendimi toparlamam gerekiyordu. Yarın benim için çok önemliydi. Yarın Meçhule Doğru gideceğim gündü. Bel çantamdan anahtarı çıkartıp kapıyı açtım ve içeri girdim. Kapıyı arkamdan kapatmadan önce, gülerek Özge'ye baktım. Gözleri kıpkırmızıydı. Ağlamamak için kendimi o kadar çok sıkıyordumki birazdan patlayabilirdim. Bunu istemediğimden, Özge'ye el sallayıp kapıyı kapattım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 17, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

𝗞𝗨𝗧𝗨𝗣 𝗬𝗜𝗟𝗗𝗜𝗭𝗜  || ASKIDA ||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin