Bölüm İki:Ay ve Gökyüzünün Tanışması

27 12 5
                                    


(Mina'nın Anlatımıyla)

Testlerin yapıldığı odaya girdiğimde ilerleyip hastanedeki kan alma koltuklarına benzeyen koltuklardan birine oturdum. Kapı açıldığında kafamı kapıya çevirdim ve bir çift kahve gözle karşılaştım. Uzun boylu, hafif uzun kahverengi saçlı, esmer bir çocuk kapıda beni süzüyordu. Sessizlikten rahatsız olup konuştum.

-Merhaba.

+Merhaba.

-Şey müdür gönderdi de test yapılacakmış sanırım bana.

+Evet biliyorum. Dedi ve biraz durup devam etti.

+Önce tanışmak ister misin?

-Olur. Dedim ve elimi uzatarak devam ettim.

-Ben Mina.

+Ben de Kamer. Dedi ve gülümseyerek, uzattığım elimi sıktı. Elimi tuttuğunda bir an ürperdim, nazikçe elimi geri çektim ve sordum.

-İsimin gerçekten çok hoş ve ilginç anlamı nedir?

+Ay veya ay parıltısı demek . . Senin ismin de ilginç. Senin isminin anlamı ne?

-Bir çok anlamı var ama en güzeli gökyüzü. Dedim ve devam ettim.

-İsminin anlamını taşıdığını düşünüyor musun? Yani hayatın parlak mıdır?

+İsmime gecenin içinde bulunan ay kadar yakın; karanlık geceyle parıldayan ay kadar zıttım. Söylediği söz bayağı kafa karıştırıcıydı ama fazla düşünmemeye çalıştım ve konu açabilmek için devam ettim.

-En sevdiğin renk ne? O kadar saçma bir soru sormuştum ki off yaa resmen rezil oldum.

+Siyah. Bunu kıyafetlerimden de anlayabilirdin diye düşünüyorum ama?

-Şey pardon ben düşünemedim. Dedim utanıp kafamı yere eğdim. Elini uzatarak çenemden tutarak gözlerine bakmamı sağladı.

+Tamam hemen utanma. Hadi geçelim bakalım testlere. Dedi ve masadaki şırıngalarla falan uğraşmaya başladı.

-Bu test ne için? Hiçbir şey anlamadım. Büyü falan diyorlar kamera şakası falan mı ne büyüsü?

Bir anda patlamam onu şaşırtmış gibiydi ama hemen kendini toparladı ve konuşmaya başladı.

+Sen hiçbir şey bilmiyor musun? Dedi. Sesi şaşkınlığını ele veriyordu. Demek ki pek becerikli değilmiş duygularını saklamak konusunda bay aşırı yakışıklı.

-Hayır.

+Ben sen biliyorsundur diye düşünmüştüm. Madem bilmiyorsun hemen testini yapalım ve sana her şeyi anlatalım. Dedi ve bir şırıngayla yanıma geldi.

-İğne mi? İğne olmasa olmaz mı? Dedim en masum sesimle.

+Yoksa iğneden korkuyor musun? Dedi alaycı bir sesle.

-Hayır tabi ki sadece iğnelerden hoşlanmıyorum. Dedim.

Aslında küçüklüğümden beri iğnelerden nefret eder ve aşırı korkardım. Bir keresinde daha 10 yaşında varım yokum. Çok hastalanmıştım. Anneme bana ilaç vermesi için resmen yalvarmıştım. Beni bir türlü dinlememişti. Her zamanki gibi beni umursamamıştı. Gözlerimin içine baka baka odadan çıkmıştı. O gün zar zor ayağa kalkıp evimizin alt sokağındaki hastaneye gitmiştim. Ailem olmadığı için herkes bana acır gibi bakmıştı. Beni içeriye aldılar ve iğne yaptılar o gün o kadar çok ağladım ki bir yandan da aileme çok kızmıştım. Beni umursamamış bir ilaç bile vermemişlerdi. O küçük yaşımda haliyle küçük bir kız olarak iğnelerden korkuyordum. Bütün çocukların yanında annesi veya babası vardı ve hemşireler iğne yaparken aileleri çocuklarının elinden tutuyordu.

O gün anladım ben yalnız olduğumu. O an büyüdüm işte ben. Kendime söz verdim bir daha asla kimsenin yanında ağlamayacaktım kimsenin bana acımasına izin vermeyecektim. 

O günden sonra ne bir kişinin yanında ağladım ne de birinin bana acımasına izin verdim. İnsanlar hep bana imrenerek baktı o kadar güçlü olduğum için. Ama hiçbiri bilmiyordu o güçlü kızın içinde büyük bir acı olduğunu. O gücün altında saf ve kocaman bir acı yattıığını.

+Cidden küçük bir kız çocuğu gibi ağlayacak mısın iğne yapılacağı için?

 Kamer'in sesliyle gerçek hayata döndüm. Kahretsin gerçekten ağlamış mıydım? Hemen elimi göz altıma götürdüm ve ıslaklık olmadığını fark edince büyük bir oh çektim.

-Hayır tabi ki de sana iğnelerden korkmadığımı söyledim sadece...

+Sadece?

-Yok bir şey.

+Belli var bir şey anlat hadi.

-Hayır. Yani anlatılacak hiçbir şey yok. Dedim bozulmuş gibiydi ama uzatmadı.

+Tamam o zaman hadi başlayalım. Dedi ve şırıngayı koluma batırdı. Gözlerimi sıkıca kapattım ve bu durumun bir an önce bitmesi için beklemeye başladım. Ama gerçekten çok acıyordu. Bir anda o sıcak el boşta olan elimi sıkıca tuttu. Şokla hızlıca gözlerimi açtım ve ne yaptığına baktım. Elimi güç vermek istercesine sıkınca canımın yandığını anladığını anladım. Ve kısık bir sesle konuştum.

-Teşekkürler. Sadece gülümsemeyle yetindi ve enjekte ettiği sıvı bitmiş olacak ki şırıngayı kolumdan çıkardı ve koluma pamuk koyup dirseğimi kıvırdı.

Bir süre testin sonuçlanmasını bekledik sessizce. Ne o konuştu, ne de ben. Sonuç çıkınca bana şok içinde bakakaldı.

-Bir sorun mu var? Dedim korkarak. Yüzü bembeyaz olmuştu.

+Olmaması gereken bir sonuç çıktı. Bu nedenle testi tekrar yapıp kontrol etmemiz gerekecek. Dedi . 

Hadi ama yine mi iğne? Off yaa.

 Sadece kafamı sallamakla yetindim ve kolumu tekrar uzattım. Şırıngayı koluma batırdı ve yine o damarlarımı yakan sıvıyı enjekte etmeye başladı. Diğer eliyle de öbür elimi sıkıca tuttu. Daha sonra gözüm ağır ağır kapanmaya başladı ve sanırım ilacın acısıyla bilincim kapandı. 



**********************************

Evettt ikinci bölümün sonuna geldik.

Bölümler zamanla dahada uzayacak.

Bu bölümlük burada bitsin dedim.

Sizce Kamer ve Mina kelimesinin anlamları güzel mi? 

Bölümü beğendiniz mi?

Yıldızlar ve yorumlarla bana destek olabilirsiniz.

Görüşürüzz <3

BÜYÜLÜ SAVAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin