1~I Can Fly🌻

262 19 31
                                    


Sarah: Uçabilirim...

Finn: Sen çıldırdın mı!?!? Ne yapmaya çalışıyorsun!

Finn, gözleri yaşlı kız kardeşine baktı. İkisinin de gözleri yaşlıydı.

Finn: Nolur gitme! Sana yardım edebilirim! Bu sefer izin vermicem!

Sarah: Görüşürüz...

Ve Finn, küçük kız kardeşinin minik kollarından tutamadı. Yine yapamadı. Yine onu kurtarmayı başaramadı. Bu sefer de olmadı. Finn sadece gözleri yaşlı bir şekilde ellerinin arasından kayıp giden küçük kızı görebildi. O...o çok küçüktü. O uçurumdan kendini bırakmasıyla, artık her şey bitmişti...

Finn: SARAH!!!!!!

🌻🌻🌻🌻🌻🌻🌻🌻

Finn terler içinde, yatağından nefes nefese uyandı. Bir kaç kere öksürdü ve yüzündeki terleri sildi. Fakat onlar aslında ter değil, Finn'in göz yaşlarıydı. Finn'in neredeyse vücudunun her yerinden terler akıyordu. Sakin olmaya çalışarak kalktı ve banyoya giderek soğuk bir duş aldı...

Bu, Finn'in kız kardeşinin intiharı hakkında gördüğü 500. Rüya olabilirdi. Her rüyasında onu gördüğünde, onu kurtaramadığına daha da pişman oluyordu. Onu kurtarmalıydı. Onu tutmalıydı. En azından bir şey diyebilmeliydi. Kız kardeşi daha çok küçüktü. Uzun siyah saçları ve yem yeşil gözleriyle, gerçekten dikkat çeken bir çocuktu. Çok da akıllıydı. Finn'i hep güldürür, ona şakalar yapardı. O daha çok küçüktü. Neden bunu yapmıştı ki!
Neden!

Finn elindeki duş başlığını mermere vurmasıyla, taşın çatlaması bir oldu.

Finn: Siktir

Finn'in göz yaşları duş alırken belli olmasa da, onları hissedebiliyordu. Fazla uzatmadan giyindi ve ıslak kıvırcık saçlarını kuruttu.

Ardından kendine bol gelen gömleğinin düğmelerini ilikledi ve çantasını alıp aşağıya indi.

Finn: Görüşürüz anne.

Finn annesinin yanağından öptü ve kapıdan çıktı. Finn'in annesi ise sadece kitap okuyordu. Finn'e bakmıyordu bile. Ya da tek kelime etmiyordu. Sadece yas tutmakla yetiniyordu. Bir robottan farksızdı. Sonuç olarak Finn'in de işlerini kendi halletmesi gerekiyordu. Kendisinin kayıt yaptırdığı okula gitmek gibi...

Finn yeni okulunun ilk gününde hiç de heyecanlı değildi. Sadece önüne bakıp okula doğru yürüyordu. Ne bir mutluluk, ne de bir tebessüm yoktu yüzünde. Sadece suratını asmış ağır adımlarla yürüyordu. Evet somurtmak ona yakışıyordu, fakat gülmenin onda daha büyük bir etki yarattığı kesindi. En son ne zaman güldüğünü bile hatırlamıyordu Finn. Ağır adımlarla okulun girişine doğru yürümeye devam etti.

🌻🌻🌻🌻🌻🌻

Jack Dylan Grazer~

Jack: Hayır Sophia. Beni kararımdan döndüremezsin.

Dedi ve okul dolabını kapısını kapattı...

Sophia: Sen ve kararların mı? Hiç güleceğim yoktu Jack.

Jack hafif kızardı.

Jack: Bu sefer ciddiyim! Bu sene kimseye aşık olmayacağım.

Sophia: Sen mi? Jack sen yolda geçen kediye bile aşık olabilecek kapasitede bir insansın. Bu sözü tutamayacağını ikimiz de biliyoruz.

Jack: İddaya girmeye ne dersin Soph? Bu yıl gerçekten kimseye aşık olmayacağım.

Sophia: Hmm. İddiayı sevdim. Nesine Jackie?

Jack: Kazanırsam kaykayını birkaç haftalığına alırım, ek olarak da o gün her istediğimi yaparsın.

Sophia: Vaaaaaay. Kabul. Peki...ben dee...O aşık olacağın kişiyle gerçekten bir süre birliktelik yaşamanı istiyorum. Artı olarak kitaplarından birini alacağım.

Jack: Hangisini?

Sophia: Sence?

Jack: Hayır ya! Onu veremem.

Sophia: Verirsin verirsin. İddiayı kazandığımda çok güzel vereceksin.

Jack: Pardon? Tabi ki de ben kazanıcam. Kazanamayacağımı bilsem senle bu konuda böyle bir iddaya girmezdim zaten.

Sophia: Sen ve kazanmak mı? Sabah sabah güldürdün beni Jack. Geçen sene kaç kişiye aşık olmuştun, bir sayalım ne dersin.

Sophia parmaklarıyla içinden isimler söyleyerek kaç kişi olduğunu saymakla meşgulken, Jack ise ona gıcık bir şekilde bakıyordu.

Sophia: Hah! Buldum. 7 kişi Jack. Geçen sene tam 7 kişiye aşık oldun. Yoksa 8 miydi? Sen Jennifer'a da aşık olmuş muydun, yoksa o senin kuzenin miydi?

Jack: Abartma Sophia. Geçti gitti hepsi. Bu sene farklı olacak.

Sophia: Abartmayayım mı? Jack içlerinden bir tanesiyle bile doğru düzgün ilişki yaşayamadın. En kötüsü de çoğundan aşk acısı çekince hiç bir şeye odaklanamadın. Artık her ağladığında hangisi için ağladığını bile anlayamaz oldum.

Jack: Tamam Sophia. Kaykayını aldığımda geç gelirsin de sabahları burada böyle bir sohbet yapmayız.

Sophia: Ohohooo. Sen öyle san, asıl ben sa-

Sophia ile Jack okul koridorunda öylece tartışırken, kapıdan hiç görmedikleri bir yüz geçti.

Sadece Jack ile Sophia değil. Koridordaki herkes çocuğun her adımını izliyor ve onu süzüyorlardı. Fısıltılar başlamıştı bile. Gelen çocuk ise hiç birini takmadan ağır adımlarla, sınıfa doğru yürüyordu.

Jack çocuğun simetrik yüzünü, simsiyah kıvırcık saçlarını, kahverengi gözleri ile uyumlu kahverengi çillerini ve uzun bacaklarını inceledi. Bir insan daha ne kadar mükemmel olabilirdi ki! Bembeyaz bir teni, üstüne bir de insanları takmayışı. Dudakları ve...

Sophia, Jack'in ağzını açık görmesiyle birlikte, eli ile Jack'in ağzını kapattı.

Jack: Şey dalmışım.

Sophia: Jack iddiayı unutma.

Jack: T- tamam.

Jack ve Sophia orada ayrılıp sınıflarına doğru gitti. Jack'in biyoloji sınıfına gitmesi gerekirken, Sophia'nın ise tarih dersine yetişmesi gerekiyordu...

🌻🌻🌻🌻🌻🌻🌻🌻🌻🌻

Sun Flower~ Fack🌻Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin