Beni bulamazsan üzülme, Eşyalarımızı bulacaksın. Kestiğim taşları, açtığım yolları, İşlediğim heykelleri bulacaksın. Ve göreceksin ki binlerce yıl öteden, Parmak izlerimiz değecek birbirine...
Saat gecenin biri. Chan uykusuz üçüncü gününü yaşıyor. Gözleri kızarık ve gözlerinin altında onu ele geçiren yavaş yavaş tüketen morun en koyu tonları.
Chan yoruldu. Neydi yorgunluğunun sebebi? Onca yaşanmışlığın ardından sırtında edindiği yara izleriydi belki de.
Kalkıyor saatlerdir bir şeyler karaladığı masadan. Chan masadan kalkıyor ama ruhu masada kalıyor. Bir cerrahın iş bilmez elleri arasında Chan'in ruhu dolanıp duruyor.
Kim bu iş bilmez cerrah diye soruyor kendi kendine. Minho. Chan kalktığı masaya geri oturuyor. Ellerinden akan onlarca şarkı masaya doluşmuş. Chan her birinde Minho'yu görüyor.
Zamanın içinden nasıl geçebildiğini merak ediyor Chan. İçinde kopan bir fırtınadan nasıl kaçtığını.
Minho'dan nasıl kaçmıştı?
Bangchan bunu nasıl başarmıştı?
En büyük zaferi şüphesiz korkularıyla olmuş. Sevilmek mesela bir kucakta koyun koyuna. Sizler bilir miydiniz bunun korkusunu? Chan sıcak bir tenin dokunuşundaki histen korktu. Öylesine derin öylesine boğuk bir korkuydu ki bu; Chan çekip gitti; okyanusu için, tüm roma tanrılarını feda edeceği şehirden.
Sevilmenin dayanılmaz bir hissi vardı Chan'da. Uyuyamadığı onca gecede bunu öğrenmişti. Öyle korkuyordu ki sevilmekten tenine bir başkası değse Chan ısınsa mesela; o gece bunu düşünmekten yatamaz olurdu.
O yüzden çekip gitti Chan. Ardında bir kent ve uzun zaman her dinlediği şarkıda düşündüğü bir adam bırakarak.
Uyumam gerek diyor ikinci kere oturduğu masadan kalkarken. Chan'in uyuması gerekiyor ama Chan uzun zamandır uyuyamıyor.
Önce Minho'nun sıcaklığındandı uykusuzluğu. Şimdi neydi ki sebebi?
İtiraf edemez Chan bunu o alçak gururuna yedirip de. Ama ben onun yazdığı bir şarkı olarak biliyorum sebebini.
Minho yok. Chan uyuyamıyor. Her gece beni yeniden yazıyor sonra yeniden yazıyor ve her sabah silip şöyle diyordu.
"Sen rezil bir şiirin ilk dizesi gibisin. Güzel bir başlangıç olsan da devamında bir karaltı olacak ruhumu kemiren."
Chan haklıydı. Ben onun doğurduğu çirkin bir şarkıydım.
Chan masaya tekrar oturuyor. İleri geri gözleriyle süzüyor her objeyi. Sonra Chan kendini de süzüyor. Gözleri daha da koyulaşmış. Elmacıklarında bir renk bile yok artık. Beyaz teni soluklaşmış. Ruhunu bıraktığı belli bir yerlerde.
İlerdeki yeşil absent şişesine bakıyor. Yarısı gelmiş şişe midesini çalkalıyor ama ne yapsın ki.
Alkol içmez ölümüne tiksinir aslında Chan. Ama şimdi bir gram uyku için yapmadığı yok. Her tiksindiği şeye teslim oluyor. Chan mecbur kalıyor.
Bu durum daha da aynaya bakamamasına sebep oluyor. Bangchan aynaya bakamıyor çünkü gördüğü gözler ona şöyle haykırıyor.
Minho'yu özledim.
Minho'yu özledim.
Chan uzanıp absent şişesini alıyor eline. Kokusu genzini yakıyor ama caymıyor. İki yudumu yutağından aşağıya atıyor.
Keskin sıvı midesini yaktı yakacak. Chan ilkin öğürse de midesi tüm pişmanlıklarına yuva olduğu gibi iki damla absente de yetimhane oluyor.
Saat gecenin biri Chan absenti keşfetti.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Güncelleme: orijinal ismi Rüya Taciri'ydi fakat fest için değiştirmiştim. Her gece odamda kavuştuğum hayal sensin fest adı kısaca ikisi aynı kitap. Güncelleme bitmiştir.