"Nothing..." |bangtanpink

t w o

Herkes tam anlamıyla masaya kurulduğunda Jennie hevesle şişeyi çevirdi.

Cam şişe döndü, döndü, döndü. Yavaşladı ve durdu...
Jennie soracaktı, Jimin cevaplayacaktı.

"Evet Jimin. Doğruluk mu, cesaret mi?"

Jimin bir süre düşündü. Doğruluk diyemezdi, cesaret demek geçiyordu içinden ama cesareti seçmek için fazla cesur olduğu söylenemezdi.

Jennie'ye güvenmiyordu, kendisine yaptırabileceği şeylerden korkuyordu.

"Doğruluk..."

Jennie'nin yüzünde taht kurmuş o sinsi sırıtışı daha da genişledi.

"Aramızda en sevdiğin kişi kim?.."

Jimin duraksadı, yine yapmıştı. Onu zor durumda bırakmayı çok seviyordu.

Kafasını yanında oturan Caheyoung'a, sevgilisine, çevirdi. Kız beklenti dolu gözlerle ona bakıyordu.

Jimin sahte bir kahkaha patlatarak kolunu Chaeyoung'un omzuna attı.

"Tabii ki Chae! O benim sevgilim. Bu ne saçma bir soru!"

Jennie yüzündeki ifadeyi hiç değiştirmeden göz devirdi.
Jimin'in kendisine olan ilgisini biliyordu, hatta bunu Chaeyoung dışındaki herkes biliyordu. Chae'nin ise sadece görmezden geldiğine emindi.
Belli ki sevgilisinin en yakın arkadaşından etkilenmesini kendisine yedirememişti, kendisi çok farklı bir şey yapıyormuş gibi...

Herkes bakışlarını geniş, yuvarlak masanın ortasında suran cam şişeye çevirince Jennie tekrardan şişeyi çevirdi.

Şişe döndü, döndü, döndü. Yavaşladı ve durdu...
Joohyun soracaktı, Jisoo cevaplayacaktı.

Joohyun sağ bacağını sol bacağının üstüne attı ve yüzüne en alaylı ifadesini takındı. Jisoo'ya döndü.
Jisoo ise oldukça ciddi ve sinirli bakıyordu, öyle ki ortamda sadece Joohyun ve kendisi olsa oturduğu sandalyeden atlayıp masanın üstünden uçarak Joohyun'a saç baş dalmayı hayal ettiğini bile söyleyebilirlerdi.

"Doğruluk mu, yoksa cesaret mi? Ha Jisoo?"

Jisoo dişlerini sıktı.
Doğruluk diyemezdi, ortada doğru olan bir şey yoktu çünkü. Tam karşısında duran kızın sevgilisine deli gibi aşık olduğunu, hatta bazı zamanlarda onu düşünerek kendini tatmin ettiğini söyleyemezdi.

Geriye de pek fazla seçeneği kalmıyordu.

"Cesaret..."

Joohyun gülümsedi, biliyordu. Cesaret diyeceğini biliyordu. Jisoo korkaktı.

Madem doğrulardan bu kadar korkuyordu kayda değer bir cesaretlik gösterisi yapmalıydı, değil mi?

Joohyun mutfak tezgahında duran içki şişesini göstererek konuşmaya başladı.

"Evin çatısına çık ve kenarında o şişeyi içerek üç tur at."

Herkes gözlerini büyütüp Joohyun'a bakıyordu. Jennie bile yüzündeki sırıtışı silmiş Joohyun'un neler saçmaladığına odaklanmıştı.

Jennie'nin evi -malikane bile denebilir- üç katlıydı ve bahçenin demirleri sivri korkuluklardan oluşuyordu.

Jennie normalde çatıya çıkmaya korkarken içerek turlamak tam bir aptallıktı.
Jisoo'nun oyunun sonunda yaşaması ise mucize.

Jin Joohyun'un kolunu tutup onu sertçe kendine çevirdi.

"Sen ne dediğinin farkında mısın?! Bu çok tehlikeli!"

Ama bu sözleri Joohyun'a hiç işlememiş gibi gözüküyordu.

"Ne var, cesareti seçen kendisi değil miydi? Göstersin bize cesaretini. Ha tabii doğruları söylemekten korkmuyorsa-"

Jisoo Joohyun'un lafını bitirmesine izin vermeden atladı.

"Hayır! Yaparım, yapabilirim..."

Joohyun yüzüne zafer gülümsemesini yerleştirdi.

"Peki o zaman, hadi bahçeye!"

~~

Jisoo elinde tuttuğu şişeden ikinci yudumunu aldığında beşinci adımını atmak üzereydi ve hâlâ atması gereken onlarca adım vardı.

Derin bir nefes aldı. Aşağıya bakmamaya çalışıyordu.

Bir yudum daha aldı. İlerlemeye devam etti.

"Hadi Jisoo! Tüm gece seni bekleyemeyiz!"

Joohyun'un bağırışı üzerine Jisoo dengesini kaybeder gibi oldu. Herkes telaşla Jisoo'nun altına doğru yaklaştı ama kısa sürede toparlayıp adımlamaya devam etti.

İlk turunu bitirdiğinde şişenin yarısına henüz gelmişti. Başı dönüyordu ve düşmesi an meselesiydi.

İkinci turunun yarısındaydı. Dengesini kurmak için çabalamayı bırakmıştı.

Üçüncü turunu bitirdi. Ama o da bitmişti.
Şişe elinden yere düştü.

Tae koşup çatıya çıktı, Jisoo'nun kolunun altına girdi. Çatıdan indiler.
Bahçeye çıkmalarıyla beraber Jisoo bedenini kontrol altında tutmayı bıraktı, Taehyung'un kucağına yığıldı.

••••