'İçimde bir yanar dağ gibi
büyüyen sevginin hiç adil
olduğunu düşünmüyordum.
Karşılığı olmayıp da adil olan
ne vardı ki?'❂
Hayatımı düzene sokmaya çalıştığım her anda; senin aklımı talan etmen ne kadar doğruydu, Donghyuck?
Bugün biraz geçmişe dönmek istediğimi fark ettim.
Ancak ne var biliyor musun?
Geçmişimin her köşesinde sen varsın, tıpkı bütün benliğimde vâr olduğun gibi.
Soğuğu içine çekmiş çimlerde uzanırken, kollarımı başımın altında bağlamış ve gökyüzüne bakıyordum öylece.
Kulağımda yine o kulaklıklarım vardı, kendimi hayatın kalabalık seslerinden kısıtlamak ve kendime yarattığım o küçük, ufacık Dünya'ma kapatmak istiyordum.
Kendimi bütün seslerden soyutluyordum da, senin sesine bir türlü kıyamıyordum.
Biz küçükken, iyi anlaşırdık Donghyuck.
Şimdi senin böyle, benden sanki hiç tanımadığın bir yabancıymış gibi uzak durduğunu görmek beni bitiren tek şeydi.
Beş yıl önce, tamda burada bırakıp gitmiştin beni.
Nedenini çok iyi biliyor olmaksa içimi yakıyordu ancak bir şey yapamıyordum.
O gün sana hiç saklamadan, gizlemeden bütün hislerimi söylemek istemiştim. Yapmıştım da.
Ancak sen bunun büyük bir saçmalık olduğunu, en yakın arkadaşıma bunu söylememem gerektiğini söylemiştin.
En ağırı da, sana seni sevdiğimi söylediğimde bunun kocamam bir saçmalıktan ibaret olduğunu söylemiş ve ardına bile bakmadan koyup gitmiştin.
Aslında buraya hiç gelmemem gerekiyordu, o günü hatırlayıp kendime eziyet etmemem gerekiyordu.
Ama ben senin bana yaşattığın acıları bile iliklerime kadar tekrardan hissederken mutlu oluyordum.
İçime derin bir nefes çekerek uzandığım yerde doğruldum. Neredeyse yarıma kadar gelen otların arasında uzanmak bana iyi hissettiriyordu.
Hatırlıyor musun bilmiyorum ama, küçükken de böyle yapardık.
İlk okula giderken, liseye ilk başladığımız sene, beni yapayanlız hayatımda tek başıma bırakıp gittiğin o gün bile.
Şimdi ise yanımda olmaman, beş yıldır yanımda olmamandan daha çok yakmıştı canımı.
Bir an kendime 'Onca gün arasından sadece bu gün mü yani?' diye sordum istemsizce.
Ben seni burada sevmiştim, ben ağlarken ilk sen silmiştin benim gözyaşlarımı bu uzun çimlerin arasında, ilk sen sarılmıştın bana içtenlikle; işte tam da burada.
Kafamı hafifçe iki yana sallayarak ayağa kalktım, artık eve dönmem gerekiyordu.
Zamanı umursadığımdan değildi eve dönme isteğim, burada daha fazla kalırsam eğer yıkılmış benliğimin gözyaşlarımın akmasına izin verecek olmasıydı.
Arkamı döndüğüm an şaşkınlıkla gözlerimi sonuna kadar açarak bakakalırken, seni görmeyi gerçekten beklemiyordum.
Bu sefer kalbimin sesini duyuyor musun, Donghyuck?
Gözlerini devirip yanımdan geçip giderken; omzun omzuma çarpmış, saliselik bir zaman diliminde elin elime değmişti.
Bense içimde büyüyen heyecanı daha fazla belli etmemek adına hızlıca yürümeye başlamıştım.
Sonra 'Neyse,' dedim içimden, 'en azından yıllar sonra teni tenime değdi.'
O an anladım aslında gerçeği, Donghyuck.
Sevmek insanı gerçekten yaralıyordu.
Ruhumda ki sayısız yaranın sebebi, sendin.
❂
*
*
*
*
![](https://img.wattpad.com/cover/230273088-288-k705609.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sun Shine † Markhyuck ✔
Fanfiction'Gün ışığım,' diye başlamıştı söze Mark, 'ışığının gölgesinde de kalsam, seviyorum seni.' ❂ beatrisJmn_2 † Markhyuck ✪Starry Night'✪