'Beni hayallerimle baş başa
bırak.
Senin de yıkılan hayallerimin
altında kalmanı istemem.'❂
Nasıl da güzel bir çocukluğumuz vardı, Donghyuck.Seninle durmadan sabahtan akşama kadar oyunlar oynardık, komşularımızın zillerine basıp basıp kaçardık, yaşlı komşumuzun meyve ağaçlarından gizlice aşırırken yakalanır ve arkamıza bakmadan koşardık.
Çok güzeldi, cidden çok güzeldi Donghyuck.
Elimde tuttuğum kitaba öylece bakarken gülümsemeden edemedim. Sen bunu çok severdin oysa ki Donghyuck.
Küçük Prens.
Bana bunu okumam için yalvardığın günleri de hatırlıyordum, sana okuyacağım zaman 'artık çocuk değiliz, bırak şu kitabı' dediğin günleri de.
Zaman seni çok değiştirmişti. Bense hâlâ o eski Donghyuck'un yanımda olmasını ve benden yalvar yakar bu kitabı okumamı istemesini, daha sonra da 'Ne zaman okursan oku hissiyatı değişmiyor' demesini istiyordum.
Biliyorum, şu saatten sonra çok şey istiyordum ancak elimde değildi işte.
Kendime söz geçirsem bile, kalbime söz geçiremiyordum.
"Dostum, geliyorsun değil mi?" daldığım yerden JaeMin'in sesi ile çıkarken, iç çekerek kitabı geri yerine koydum.
"Cidden..vazgeçmeyeceksin değil mi?" dediğimde kaşlarını hayır anlamında kaldırıp indirdi.
"Hadi ama Mark! Bu parti hepimiz için iyi olacak. Gelsen ne olur ki?" başımı sallayıp onu onayladığımda akşam beni arayacağını söyleyip yanımdan ayrıldı.
Ve ben yine tek başıma kaldım.
Çantamdan çıkardığım kulaklalıkları kulaklarıma takarak dersim için gerekli olan kitapları kucaklayıp boş bir masaya geçtim.
Şu sıralar okuduğum kitapları tekrar tekrar okuyarak ve sınavlarıma çalışarak kafamı dağıtmaya çalışıyordum ancak bu, etkrafımda sen varken o kadar kolay olmuyordu.
Gözlerime geçirdiğim dinlendirici gözlüklerimde ezbere bildiğim satırları tekrar okurken, kütüphaneyi dolduran kahkahalarla diğer bütün öğrenciler gibi rahatsız olup kaşlarımı çattım.
Ancak ifademin değişmesi için seni görmem yeterdi.
"Sessiz ol Lee Donghyuck! Burası senin şaklabanlık yapacağın bir yer değil!"
Kütüphane başkanı Moon Taeil sana sinirle bağırırken sen, tekrardan gülmemek için kendini zor tutup ellerini teslim olur gibi iki yanında kaldırdın.
Küçükken de böyle yapardın, annen veya baban sana kızacağı zaman masumca dudaklarını büzer ellerini iki yanında kaldırır ve özür dilerdin.
Emin ol bu hareketlerine onlardan önce ben erirdim.
"Tamam, hyung. Sadece şakalaşıyorduk, saygı duyuyoruz siz ineklere. Emin ol."
Dediklerinden sonra gözlerimi devirip tekrar önüme döndüm ve kısık sesle dinlediğim şarkının sesini biraz daha açtım.
Sesini duymak kalbimin hızını ralli arabasına çeviriyordu çünkü.
Aradan geçen zamandan sonra masamın üzerine bir kitap burakıldığında şaşkınlıkla oturduğum yerde titredim.
Kafamı kaldırıp baktığımda ise senin donuk bakışlarını görmek, neredeyse kalbimi göğsümü delip çıkacak ratteye getirdi.
Bu normal bir şey miydi, Donghyuck?
Öylece koyup giderken hâlâ senin ardından bakıyordum. Sen sadece yere düşen kitabı tekrar masaya koymuştun ancak bende büyük bir yıkım etkisi yaratmıştı bu hareketin.
Sonra 'Neyse,' dedim içimden, 'En azından onun için görülmez değilsin'
Nekadar acınılası değil mi?
Senin için görülmez olmamama bile seviniyorum.
*
*
*
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sun Shine † Markhyuck ✔
Fanfic'Gün ışığım,' diye başlamıştı söze Mark, 'ışığının gölgesinde de kalsam, seviyorum seni.' ❂ beatrisJmn_2 † Markhyuck ✪Starry Night'✪