~1~

23.4K 1.4K 3.1K
                                    


Yorucu bir günün sonuna gelmişlerdi. Saat 20.00'di. Taehyun odaya girer girmez kendini yatağın üstüne attı. Onu gören Kai ise beklemeden Taehyun'un üstüne atladı. Beomgyu da onlara gülümseyip diğer yatağa uzandı.

Kai ile Taehyun, Soobin ile Beomgyu beraber kalıyordu. Yeonjun ise tek kalıyordu. Yeonjun odasına girdikten sonra kapıyı kapatmadı, Soobin'in peşinden geldiğini görmüştü. Fakat onu bekleyemeden yatağa yattı. O kadar yorgundu ki hareket etmeye bile hâli yoktu.

Soobin içeri girince Yeonjun'un uyumuş olduğunu gördü. Yeonjun ağzı açık bir şekilde çok tatlı duruyordu. Soobin diyeceği şeyi sonraya erteleyip Yeonjun'un yanına oturdu. Ona bakarken bir süre boyunca Yeonjun'un tilkiye mi, ördeğe mi yoksa civcive mi benzediğini düşündü. Düşünürken aklına gelen fikirle gülümsedi. Pantolonun cebinden telefonunu çıkarıp Yeonjun'un fotoğrafını çekti ama maalesef flaşın açık olduğunu unutmuştu. Yeonjun aniden flaşın patlamasıyla yerinden sıçradı. Soobin'in kafası da dibinde olduğu için kafaları çarpıştı.

Yeonjun, "AH! Soobin ne yapıyorsun dibimde? Off kafamı hissetmiyorum! Tenin bu kadar yumuşakken kafan nasıl taş gibi olabilir?" dedi.

Soobin gelen soruyla tuhaf bir şekilde utandığını hissetti. "Ne yapacağım dibinde hyung? Fotoğrafını çekiyordum. Bir de hangi hayvan olduğunu anlamaya çalışıyordum."

Yeonjun gözlerini açabildiği kadar açıp bağırmaya başladı. "Ben hayvan mıyım Soobin?!"

Soobin eliyle alnına vurmuştu. "Hyung! Fotoğrafını çekiyordum sadece. Çok tatlı duruyordun."

Yeonjun son cümleyi duyduktan sonra 10 saniye boyunca hareket etmedi sonra da kafasını yastığa gömüp tuhaf sesler çıkarmaya başladı. Soobin daha fazla üstelememeye karar verip odadan kaçtı.

- - -

Yeonjun kapısının çalınmasıyla gözlerini aralamıştı. Gelen seslerden kapıyı çalanın Beomgyu olduğunu anladı. Çünkü aralarında kapıyı sanki kıracakmış gibi çalan sadece Beomgyu'ydu.

Yeonjun kapıyı açınca tahmin ettiği gibi Beomgyu ile karşılaştı. Beomgyu ona sarıldıktan sonra konuşmaya başladı.

"Hyung, beraber oyun oynayacağız gelir misin?"

"Beomgyu saat-"

"Saat 22.35 hyung. Lütfen geeel, sen olmazsan eğlenceli olmaz."

Yeonjun daha fazla dayanamayıp kabul etti. Gerçekten Beomgyu'ya karşı koymak çok zordu.

Beomgyu, "Hyung üstünü de değiştirmemişsin. Leş gibi ter kokuyorsun öff..." dedi.

Yeonjun leş gibi kokmuyordu tabii ki fakat Beomgyu yine her zamanki gibi Yeonjun'u kızdırmaya çalışıyordu. İşe yaramıştı da.
Hyungunun büyüyen gözlerini görünce hemen kaçmaya başladı.

"Bir gün elimde kalacaksın, Soobin bile elimden alamayacak seni Beomgyu!"

- - -

Soobin de odaya girince herkes gelmiş oldu. Kai, diğerlerini yuvarlak oluşturacak şekilde yere oturttu.

Kai, "Oynayacağımız oyunun adı 'Doğruluk mu? Cesaret mi?'. Ortamıza bir şişe koyacağım ve şişenin ucu(üstü) kime gelirse o doğruluk ya da cesaretten birini seçecek. Şişenin kıçı(altı) kime gelirse o da soru soracak." dedi.

"Kıç" kelimesini duyunca herkes ona baksa da umursamadan anlatmaya devam etti.

"Eğer cevap veren kişi "doğruluk" der ise, soran kişi ona bir soru soracak ve cevaplayan da dürüst bir şekilde soruyu cevaplamak zorunda. Eğer cevap veren kişi "cesaret" der ise, soran kişi ona cesaret gerektiren bir şey yaptırtacak ve cevaplayan yapmak zorunda. Vay canına bunlar hayatımda kurduğum en uzun cümlelerdi!"

D/C + yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin