SOLGUN BİR ÇİÇEK

11.4K 518 79
                                    


KEYİFLİ OKUMALAR

Duyguları kendisine hayli yabancıydı adamın. Daha önceki o fütursuzluk gitmiş yerine daha düşünceli bir adam gelmişti. Kendindeki bu değişim gün geçtikçe şaşkına çevirirken ofisindeki odasında heybetli bedenini koltuğa bırakmıştı. Yorgun ve çok düşünceliydi. En son ne zaman bir şeyleri boş verdiğini hatırlamıyordu. Annesi, babasının işleri yüzünden öleli yıllar olmuştu. Küçük bir çocuğun çığlıkları kulakları büyük adam olmuş olsa da kulağından eksilmiyordu. Gün geçtikçe daha çok artıyor, bitip tükenmeyen özlemle  kavrulup duruyordu yıllardır. Bir sır gibi kimselere söyleyemedikleri vardı içinin derinliklerinde.

Babasının sevgisiz büyüttüğü adam en sonunda merhametsiz ve sevgiden yoksun bir canavara dönüştüğünde çıkmıştı karşısına Aslı ve Çiçeği.Bir insanın verdiği söz uğruna nelerden vazgeçebileceğini öğretmişti o küçük kadın ona. Yaşına boyuna göre girdiği işlerin altında ezilsede bir an vazgeçmemişti doğru bildiğinden. Farketmesede Aslı güçlü bir kadındı. Onun yerinde olmak isteyecek çok kadın varken o tüm ihtimalleri yok sayıp kendi çabasına sığınması,saygı duyulasıydı.

Gülümsedi Ali, Aslı'nın kendisine oranla ufak tefek bedenini düşündüğünde gülümsemesi büyüdü. Bazen bakışlarını yakalıyordu ancak bu çok kısa sürüyordu. Hayal olabileceğini bile düşünüyordu Ali.

Bir kızı vardı şimdi. Çiçek kokan bir kızı. Varlığından yeni haberi olduğu ufak bir kız. Bıcır bıcır halleriyle ondan vazgeçmeyen kıvırcık saçlı bir çocuk.

Derin bir nefes aldı elindeki tesbihi çevirirken,hayatı hiçliklerle dolu bir adamın şimdi boş olan hayatını anlamlı kılmak için bir sebebi vardı. Gönlünde yer edinmeye başlayan ufak bir kadın ve bir kızı vardı.

Yavaşça ayağa kalkıp ceketini giydi. Siyah takımı içinde oldukça iyi görünüyordu Aslı'nın bedenine bir an baktığını görmemişti onun bakışları genelde  gözleri gözlerindeyken değiyordu bakışlarına.

Ofisten çıkıp arabasına bindi. Çok kez girdiği hapiste dinlediği o çok sevdiği türküsünü aradı parmakları arabanın ekranında. O naif ses arabayı doldurduğunda hüzünlü bakışları camdan akıp giden yollara düştü.Dudakları kıvrılıp geçmişin hesabını yapmaya başladı yine ve yine.

Bir ay doğar ilk akşamdan geceden neydem neydem geceden,

Şavkı vurur pencereden bacadan,

Dağlar kışımış, yolcum üşümüş nasıl edem ben,

Uykusuz mu kaldın dünkü geceden neydem neydem geceden,

Uyan uyan yar sinene sar beni,

Dağlar kışımış, yolcum üşümüş nasıl edem ben.

Neden bu türküyü sevdiğini bilmese de çok kez bu türkünün sözlerinde bulurdu kendini. Sabah bu sesle uyanır her sözünü kalbinden deyişini ince belli bir bardakta hoşça karşılardı. Oysa şimdi eskiden dinlediği bu türkü daha bir anlamlı geliyordu benliğine.

Şimdi anlıyordu bunu, tanımadığı bir kadına olan hasretliğindendi içindeki özlem. Tebessüm etti. Bir şeylere başlamak istiyordu hiçbir zaman arada kalan bir adam olmamıştı ve bu  durum yüzünden fazlasıyla ortadaydı. Çiçeğin sürekli kendisini istemesi,Aslı'nın ise her an özgürlüğüne kanatlanacak gibi bakması içinde garip bir korkuyu tetikliyordu. Belkide abisi haklıydı. Yada babası. Bilemiyordu ancak garip bir şekilde çekiliyordu o çelimsiz kadına.

LÜTUF  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin