|3| Zifiri Aydınlık

392 42 20
                                    

Şarkı jikook ama jikook'u da çoook seviyorum bu yüzden fici bu şarkıyla okuyabilirsiniz🌙🌙

🐥🐯🐰

Taehyung'ın "Sen de kimsin be?!" Diye bağırmağısıyla Jeongguk başını ona çevirdi. İkisi de birbirlerinin yüzünü gördüğü anda susup kaldılar. Jeongguk hızla ayağa kalkarken Taehyung şoktan olduğu yere çakıldı. Bu dünden beri aklından çıkmayan o adamdı. Nasıl olduğunu bilmiyordu ama emindi. Onun gözlerine öyle bir odaklanmıştı ki elinde tuttuğu resmi ve yatağında duran sandığını fark etmedi. Aynı şekilde Jeongguk'un tüm gece onun için ağladığı ve şu an resmini elinde tuttuğu adamdı. Saçları, elleri ve en önemlisi ruhuyla karşısındaydı.

Bir süre öylece birbirlerine baktılar. Sonra Jeongguk ikisini de şaşırtan bir şey yaptı. Odayı boylu boyunca aşıp adamı kendisine çekti. Ellerini beline dolarken kafasını adamın boynuna gömüp ağlamaya başladı. Onun için ağladı. Yaşadığı her şey için. Aynı zamanda kendisi için. Şu ana kadar karşısına çıkmadığı, onu teselli edemediği için... Ağlarken bir yandan da "özür dilerim," diyordu. "Seni çok geç buldum. Seni daha önce sarmalayamadım. Özür dilerim..."
Bunları dediğinde Taehyung sandığındaki mektupları okuduğunu anladı. Ama şu an ona kızamıyordu. Çünkü yıllardır beklediği Yıldız'ı o hiçbir şey yapmamış olsa da karşısına tekrar çıkmıştı ve bunun verdiği mutlulukla o da onun omzunda ağlıyordu. Belindeki elleri çok nazikti. Sıkmıyordu ama Taehyung kurtulmaya çalışsa yapamayacağını biliyordu. O da ellerini göğsüne koymuştu. Kokusunu içine çekiyordu ve merdivenlerdeki kokunun aynısı olduğunu anımsadı. İkisinin de sessiz hıçkırıkları birbirine karışıyordu. Taehyung normalde onun özelini bilen bir insanın ona sadece acıdığı için yaklaşacağını bilecek kadar insanları tanıyordu. Ama bu adam ona acımıyor, onu anlıyordu. Bunu biliyordu çünkü onun gözlerinin arkasındaki kırık bir diğer çift kanadı görmüştü...

Ne kadar öyle kaldılar bilmiyorlardı ama tek bildikleri şey çok rahatladıklarıydı. Jeongguk yıllardır böyle birinin omzunda ağlamamıştı. Aslında hiç ağlamamıştı. Sadece tek başına yıldızlarıyla ağlamıştı.

Biraz sonra Taehyung, Kook'u elinden tutup koltuğa oturtmuştu. Kendisi de karşısına; yatağa oturmuştu. Ama Jeongguk onun yanına, yatağa gelip iki elini birden tutup ona bakmaya başlamıştı. Sanki her an elleri ellerinden kayıp gidecekmiş gibi tutuyordu.
Taehyung o ona öyle bakarken "Evin anahtarını nereden buldun?" Ya da "Ne amaçla bu eve girdin?" Gibi sorular gözüne gereksiz görünüyordu.

Kook, sonunda konuştuğunda "evine izinsiz girdiğim için özür dilerim. Şey ben ev bakıyordum ve Baekhyun buranın satılık olduğunu söyledi. Ben gezmek için çok geldiğimde ise yanlışlık olduğunu öğrendim. Ayrıca sandığını evime götürmüş olabilirim, yani... bu çok düşük bir ihtimal aslında" diyip eliyle boynunu sıvazladığında Taehyung gülmüştü. Kısa ama çok neşeli bir kahkahaydı bu. Bunun karşılığında o da gülümsedi. Tanrım, gülüşü çok güzeldi. Bu çocuk çok saftı. Ama iyi anlamda. Çünkü gözlerinde gördüğü ruhunun tecrübesiz olması mümkün değildi.
Taehyung "önemli değil" dedikten sonra yeni aklına gelmiş gibi - ki öyleydi- "Bu arada benim adım Taehyung." Dedi hala gülümserken. O da "Ben de Jeongguk" dedi.
Aralarında sanki sessiz bir iletişim vardı. Birbirlerine gülümsüyorlardı. Sanki onlar tanıştıktan sonra ruhları da birbirlerine kendilerini tanıtıyordu. Taehyung, Jeongguk'u tanımak istiyordu. Onun ruhunu ezberlemek; sonra bir daha bırakmamak üzere ellerini tutmak istiyordu.

Jeongguk, Tae'nin elini tutarken fotoğrafı yatağa koymuştu. Şimdi eline tekrardan almış, üstünü okşadıktan sonra sahibine geri vermişti. Daha doğrusu, vermeye çalışmıştı. Taehyung, onun elini ittirip kucağına koymuştu. Jeongguk da anlayıp fotoğrafı cebine sokmuştu.

Resurrection |TAEKOOK| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin