Odaya girdim ve demiri gördüm. Şaşırdım yani o bu şirkette patron muydu? Hiç öyle birisine benzemiyordu. Dışardan serseri birisiydi benim için ama giydiği takım elbise ona yakışmış.
"Senin burda ne işin var?" Dedi demir.
"Burak bey beni işe aldı. Onun yanında çalışıyorum." Dedim.
"Hm tamam. Neyse ne istiyorsun?" Dedi.
"Aslında birşey istemiyorum. Dosyaları bırakmaya geldim." Dedim.
"Tamam bırak." Dedi. Bıraktım ve kapıya doğru yürümeye başladim.
"Nereye? Sana çık dedim mi?" Dedi.
"Burak beyin yanına ve demediniz." Dedim.
"O zaman şunu söyleyeyim tuana hanım. Ben çık demeden bu odadan çıkmak yok." Dedi. Benim ismimi aklında tutmuş. Tutmaz diye düşünüyordum ama tutmuş.
"Peki siz nasıl emrederseniz DEMİR BEY" Dedim serçe. En son kelimeyi iyicene vurguladım.
"Aferim." Dedi. Bu demiri öldüresim geliyor.
"Istediğiniz birşey var mi?" Dedim.
"Evet var. Bana kahve yap." Dedi.
"Tamam efendim." Dedim ve odan çıkıp kahve makinesinin yanına gittim. Onu bu şirkete girerken görmüştüm. Kahveyi doldurup. Kapıyı tıttıkladım.
"Gir" dedi
"Demir bey kahveniz." Dedim. Masaya koydum ve beklemeye başladim. Kapıyı birisi çaldı. Burak gelmişti.
"Tuana seni bekliyorum. Gelmedin merak ettim." Dedi.
"Benim yanımdaydı. Bir sorun mu var Burak." Dedi demir.
"Evet var demir. Beraber iş yapacağız. Müsadenle tuanayi alacağım." Dedi ve kolumdan çekti. Demir ayağa kalkıp.
"Müsade vermiyorum. Sana sonra gelsin şimdi bizim işimiz var." Dedi. Diğer kolumdan tutarak.
Kavgaya tutuşacaklarindan korkmaya başladim.
"Peki tamam senle işi bitince gelsin bana." Dedi burak ve odadan çıktı. Demire baktığımda zafer gülüşü bıraktı ve koltuğa oturdu ve yine kapı çaldı.
"Demirimm canım ben geldim." Diye girdi bir kız. Yanıma geldi beni köşeye itti. "Çekil şuradan çam yarması." Dedi.
"Ne var yine irem?" Dedi demir.
"Bana gelecektin hani. Söz verdin." Dedi şuan ikisinden de igrendim.
"Ben söz vermem." Dedi demir. Midemi bulanduruyordu.
"Demir bey ben çıkıyorum burada işim bitti." Dedim
"Sana çıkabilirsin demedim." Dedi ama ben onu umursamadan hemen çıkım. Nefes almam gerekiyor. Hemen oradaki terasa çıkıp biraz sakinlestim. Içeriye girip burağın odasına çaldım.
"Gir." Dedi. "Hoşgeldin Tuana." Dedi.
"Hoş buldum" dedim.
"Iyimisin?" Dedi
"Iyi." Dedim.
"Hiç iyiye benzemiyor. Yüzün solmuş ne oldu?" Dedi.
"Birşey olmadı. Sadece biraz hava almam gerekti aldım." Dedim.
"Miden bulanıyor mu? Peki." Dedi.
"Evet bulanıyor." Dedim.
"Nedeni var mı? Yani yediğin yemekten. Ya da yemediğin yemekten." Dedi.
"Yemekten değil bir kisiden" dedim.
"Nasıl yani anlamadım?" Dedi.
"Yanı şunu demek istiyorum. Yüzünü gördüğüm zaman midem bulanıyor. Sinirlerim altüst oluyor." Dedim.
"O kişi demir olma ihtimali var mi?" Dedi
"Ta kendisi." Dedim ve gülmeye başladı.
"Tek değilsin. Bu şirkette bir çok kişi senin gibi ondan nefret ediyorlar. Tabi bazen benimde sınırımı bozuyor ama o benim kardeşim." Dedi öz kardeşler mi yoksa. Çok kötü birşey yaptım galina kardeşine dedim ya. Kesinlikle bem bittim.
"Özür dilerim. Kardeşin olduğunu bilmiyordum. Yanı lütfen ona söyleme." Dedim.
"Soylememde oz kardeşi değilim. Onla kardeş olan yanmıştır zaten." Dedi ve bende gülmeye başladim.
"Neyse işimize dönelim." Dedi burak ve işimize döndük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSİMSİZ AŞK
Storie d'amore"Demir birak beni" dedim. Beni kolumdan çekiyordu. aciyordu. bunu bana neden yapiyordu. "Tuana! benim sinirlerimi bozma." ne yapmistim ben ona her defasinda beni uzuyordu. ben bu adama nasil asik olmustum. "birak beni!" diyordum ama beni dinlemiyor...