Kafamı iyice eğip gözükmeye başlayan okul kapısına doğru koşar adımlarla ilerlemeye başladım. Yağmur yağdığı yetmiyormuş gibi bir de rüzgar vardı. Berbat bir gündü kesinlikle. Rüzgarla açılan kapüşonum yüzünden saçlarım hızla ıslanmaya başladı. Hızla kapatıp elimle uçmaması için tuttum. Okulun bahçesine girdiğim gibi iyice hızlandım ve kendimi okulun içine attım. Rüzgarla yağan yağmur yüzünden ıslanmayan bir yerimin kaldığı söylenemezdi merdivenlere doğru ilerlerken basit bir kaç hamle ile üstümde ki sulardan kurtulmaya çalışıyordum. Başarılı sayılmasa da tek yapabildiğim buydu. Sınıfa girdiğimde çoğunlukla boştu. Montumu çıkartıp korumaya aldığım çantamı sırama koydum ve hala boş olan kaloriferi kapmak için hızla ilerledim. Günün tek iyi yanı kaloriferi boşken bulmam olabilirdi. Kapı açıldı ve Ece girdi biraz kayıp ona yer açtım o ise en arkaya çantasını koymaya gitti.
"Seni gördüm aradım o kadar duymadın." cebimde ki telefonu çıkardım. 3 cevapsız çağrı vardı.
"O yağmurdan kurtulmaya çalışırken fark etmedim." Kafasını salladı ve yanıma geçti.
"Hava çok kötü."
"Öyle."
"Reşit hayatının ilk günü nasıl bakalım?" ona baktım.
"Berbat. " göz devirdi.
"O kadar kötü olamaz."
"Öyle evren bile bunu şu havayla kanıtlıyor."
"Evrenin havayı senin için böyle yaptığını sanmıyorum. O kadar önemli değilsin." saçlarını karıştırdım.
"Sus öyle bir kere."
"Tamam öyle. Neyse karamsar olma yeni bir dönem başlıyor senin için." yönümü değiştirdim biraz da önümü kurutmam lazımdı.
"Yo bayağı aynı." kolunu koluma vurdu.
"Değil."
"Tamam değil bambaşka bir dönem. Yeni şeyler olacak. Bakalım neler olacak."
"Ve hiçbir şey olmaz. "dediği şeyle güldüm.
" Nasıl da biliyorsun ama. Gerçi sınav var zaten mümkünse şu an olmasın. Bir kaç ay daha ot gibi devam edebilirim. "
"Tüh ya olsa eleyecektim seni ne güzel. Neyse anlat bakalım dün neler oldu? Ne almışlar hediye? " pek bir şey olmamıştı ama konuşacak başka bir konumun olduğu da söyleyenemezdi o yüzden anlatmaya başladım.
* * *
Sıkılmıştım. Test çözesim yoktu. Kitaba bir şeyler karalamaya başladım. Kolumun dürtülmesi ile kafamı kaldırdım ve kulaklığımın tekini çıkardım.
"Biliyor musun?"
"Neyi?" Göz devirdi.
"Anlatacağım işte iki saniye bekle."
"Şimdi sen 18 oldun ya bu konuda bir efsane var." Bedenimi tamamen Ece'ye çevirdim.
"Nasıl bir efsaneymiş o?" diğer kulaklığı da çıkartıp şarkıyı durdurdum.
"18 yaşına girdiğin andan itibaren bedenine yazdığın her şey ruh eşinin bedeninde belirecek." Kaşlarım çatıldı saçma sapan bir efsaneydi.
"Çok saçma."
"Mantıklı olduğunu savunmuyorum ama böyle bir efsane var seni de böyle görünce aklıma geldi."
"Yaşayan var mı?"
"Ne bileyim yoktur herhalde olsa efsane olmaz."
"Sen nereden duydun bunu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Gün, Üç Sonbahar
Novela JuvenilBir efsaneye göre ruh eşini bulma ihtimalin zor olduğu zaman Tanrı'nın ilahi bir dokunuşu ile birbirine bağlı olan ruhlar için bir mucize gerçekleşiyordu. 18 yaşını geçen mucizeye tanık olacak bazı ruhlar bağlanıyordu birbirine. Zaman, mekan her şey...