10

204 19 20
                                    

"hey hadi ama! beni dinlemiyor musun?" krisin sarsmasıyla kendime geldim yarım saattir bir kafede oturuyorduk. vakit geçirmek için buluşmak istemişti. tabi ki de yoğun ısrarı üzerine kabul etmiştim ama ne çene vardı bu çocukta köpek çeneli bir türlü susmuyordu o konuşurken bende dalmıştım.

"ne diyordun?" dedim şaşkınca. kafama hafifçe vurup ofladı "küçüklük anımı anlatıyordum. o kadar çene çaldım senin için" kıkırdayıp limonatamdan bir yudum aldım "üzgünüm dalmışım" elini boşversene der gibi salladı. "ee baekkie senden ne haber?" bende ne haberler var da işte her neyse "hiç her günüm aynı sana verecek haberim yok malesef" anladım dercesine kafa salladı ve ayaklandı "hadi kalkalım madem" bende kalkıp sırt çantamı aldım.

krisin yoğun ısrarı sonucu hesabı o ödemişti. her şey de ısrarcıydı. onunla yarış edemiyordum. evimin yakınında olan parka oturmuş susuyorduk. sadece susuyorduk bu bir nevi dertleşmek gibiydi. ikimizde derin düşüncelere dalmış sadece ağaçları izliyorduk. krisi fazla tanımıyordum fakat gözlerinde ki hüznü farketmiştim. bana bir şey anlatmasa da kolay şeyler yaşamadığı aşikardı. hep gülüyor şakalar yapıyor beni ya da diğerlerini mutlu etmeye eğlendirmeye çalışıyordu. yalnız kaldığında böyle olmadığına yemin edebilirim. acısını ne kadar gizlese de anlıyordum. kanayan yaraları vardı o ise sadece gülüyordu. tanıdığım güçlü insanlardan biriydi. gerçekten güçlüydü. bedenen ve ruhen. acı çektikçe öğrendikçe güçlenmez mi zaten insan? daha yeni tanışmamıza rağmen onu kendime yakın hissediyordum. halden anlıyordu. gözlerinde ki hüznü görünce alıp içime sokasım geliyordu. bütün acı çeken insanların yanında olup bir el de ben uzatmak isterdim.

derin bir sessizliğin ardından ofladı kafamı ona çevirdim. göz göze geldik ve bir süre öyle kaldık. gözünden bir yaş firar etti. kalbimin acıdığını hissettim. kim bilir ne derdi vardı. hala bana bakmaya devam ediyor ağlıyordu. gözlerini kırpmasada yaşlar akıyordu. elimi omzuna attım ve sıvazladım. ne desem boştu. neden ağladığını bilmeden teselli veremezdim. sadece omzunu sıvazlıyor yanındayım dercesine arada omzunu sıkıyordum.

ne olduğunu sormalı mıydım emin değilim. ağzım açılıp kapanıyordu. ben sormadan konuşmaya başladı. "hayatım çaresizlikten ibaret. belirsizliğin ve çaresizliğin içinde kahroluyorum." dediklerinden bir anlam çıkaramasamda acıttığı göz önündeydi. bir süre sessiz kaldım. "hayat zaten böyle değil midir? ne kadar çırpınsanda hep çaresizsindir aslında ne acı çoğu hayatımıza izinsiz giren insanlar sayesinde var bir anda her şey değişiyor ve bak işte buradasın" çok alakasız konuşuyordum. ağzımdan çıkan kelimeler düşündüklerimi düzgünce ifade edemiyordu. bu durumda krise ne diyebilirdim ki?

bir süre yüzümü inceledi. ağlaması durmuştu. kolunu omzuma attı ve kıkırdadı. "ortam garipleşti ha?" evet kesinlikle güçlü bir kişiliğe sahipti. "kesinlikle" benden biraz uzaklaştı ve yüzüme baktı. sürekli yüzümü inceliyordu. nedenini bilmesem de bu duruma alışmıştım. birden kahkaha atmaya başladı. "yah! ne gülüyorsun yüzümde bir şey mi var?" elini hayır anlamında sallerken gülümsüyordu. "hayır sadece sen 'duraksadı ve eliyle yanağımı okşadı' çok güzelsin" yüzünde ki ifade sarhoşu anımsatıyortu. yanağımda ki elini ittim ve kıkırdadım "şöyle bakmayı kes !" tek kaşını kaldırıp ciddi bir ifadeye büründü "nasıl bakıyor muşum?" yutkundum ne oluyordu tanrı aşkına? "sarhoş ve aynı zamanda sapık gibi bakıyorsun" ciddi ifadesinden çıkıp eşek gibi anırmaya başladığında ona eşlik ettim. "sarhoş ve sapık gibi demek" hala gülüyordu. bir süre sonra sakinleştik. kalktı "her neyse hadi kalk eve bırakayım" kolunu koluna girmem için hafif büktüğünde kalkıp koluna girdim. ve yürümeye başladık.

evin önüne geldiğimizde kısa da olsa sarıldık. el sallayıp içeri girdim. merdivenlerden çıkıp kapının önüne geldim cebimden anahtarımı çıkardım ve kapının deliğine götürdüm ben açmadan kapı açılmıştı. bana gülümseyerek bakan bir jongin hyung ile karşı karşıyaydım. ayakkabılarımı çıkarıp içeri adım attım. jongin hyung hala gülümsüyordu. "hoş geldin minik baekkiem" bir şey mi isteyecekti bu niye böyle yapıyordu? hoşbuldum diyip lavaboya gittim ve ellerimi yıkayıp çıktım. jongin kapının eşiğinde bekliyordu hayırdır bakışı attığımda gülerek yanıma geldi "asıl sana hayırdır?" kaş göz işareti yapıyordu "ne oldu hyung?" kolunu omzuma atıp koltuğa götürdü ve oturduk. "o çocuk sevgilin miydi?" kollarından kurtulup dikleştim "ahh saçmalama hyung ne alakası var bacım o benim bacım" göz devirip kollarını önünde birleştirdi. "aman be sende sevgili yap artık gençsin" göz devirdim. ne kadar chanyeolü seviyorum ben diye haykırmak istesemde bu isteğimi bastırdım. "ne sevgilisi yah böyle iyiyim" benim gibi göz devirdi ve kalktı "için geçmiş oğlum senin" arkasından ağzımı yamulttum ve koltukta kendimi geriye atıp yayıldım.

cretin• / ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin