Bölüm 2 "Yönetmen"

127 5 1
                                    


Herkese merhaba! Bu bölümden sonra hikayeye tam gaz başlamış olacağız. İlk iki bölüm daha çok hikayenin amacını ve karakterlerimizi anlatan bir bölüm oldu. Desteklerinizi bekliyorum. Öpüyoruuuum!

Allah'ım neredeyim ben?

Portakal ağaçlarıyla dolu bir bahçede mi?

Hayır hayır. Uçsuz bucaksız morların bulunduğu bir lavanta tarlasının içinde.

Bu kuş tüyü yastık... Rüyada olduğuma eminim.

Kesinlikle rüyadayım. Yoksa lavanta tarlasının içinden horlama sesi gelmezdi. Değil mi?

Gözlerimi yavaşça araladım. Mavi kanaviçe işli yastıkla bakıştım bir süre. İşte o kokunun sahibi buydu.

Portakal ve lavanta.

Soluma döndüm. Mavi tahta pencerenin yanındaki yatakta beyaz pikeyi kafasına kadar çekerek uyuyan Delfin'e baktım.

Kardeşim, hissedilen sıcaklık kırk iki derece. Üstüne bir şey örtmeseydin keşke, isilik çıkartacaksın.

Ayaklarımı yataktan sarkıtıp, komodinin üzerindeki telefonumdan saate baktım.

Akşam olmuştu. Sabaha karşı otele varmış, kendimizi odamıza atmıştık.

İş sahibiyle bile görüşmemiştik. Umurumda da değildi pek. Biz onu değil, o bizi arasındı.

Duş almak için ayağa kalktım. Cilalı tahtalar gıcırdadı.

Umarım duvarlar kağıt gibi değildir de odanın içinde yaşanan odada kalıyordur.

Gıcırtılar çok normaldi.

Herkesin hayalinde olan "Sahil kasabasının birinde bir butik otelim olsa da işletsem." oteliydi bu tam olarak.

Dantel perdeleri olan, kanaviçe işlemeli tüllere sahip mavi pencereye yaklaştım. Manzara ise...

Muazzamdı.

Tartışmasız.

Otelin asıl ünlü olduğu kısma yani restorana bakıyordu. Restoran ise kumların üzerine kurulu ahşap masalar, pötikareli masa örtüleri ve masaların üzerindeki mis gibi kokan yasemin çiçekleriyle ünlenmişti.

Renkli ampuller masaların üzerinde iplerle gerilmiş, tüm alanı bir ağ gibi sarıyordu. Bazı masalar ise tam deniz kenarındaydı. Ayaklarınız denizin içindeyken yemek yemek... Sabırsızlanıyordum.

Heyecanla Delfin' i uyandırdım. O uyanana kadar ben duşumu alıp çıkardım bile.

Tam da öyle olmuştu. Ben duşta otelin verdiği mis gibi portakal kokulu duş jelleriyle aşk yaşayacak kadar uzun süre durmuştum. Delfin ise yeni kalkmış gözlerini ovuşturuyordu.

"Günaydın cimcime." İşte atmıştım bu taşı. Delfin'in en nefret ettiği flört tipi konuşması.

"Aptal Pırıl. Kaç kere dedim şöyle deme diye. Sinirleniyorum kızım, delleniyorum."

Evet çiçeğim bunu dediğim için sinirleniyorsun, yoksa pamuk gibisin. Bilmez miyim?

Şakayı tadında bırakmazdım tabii ki. Hele ki Delfin'e karşı.

Ben Aşkım Pırıl. Dayak yemeyi severim.

"Heyheylerimiz üstümüzde bugün galiba cadı."

Tamam Aşkım, kendi söylediğin sözler yüzünden kusamazsın, hayır.

GİDELİM BURALARDANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin