•2• "Quid Enim Opus Est İn Vacui"

222 132 69
                                    


Quid enim opus est in vacui; İhtiyacımız olan boşlukta.

Konuşulması gereken çok fazla konu, söylenmesi gereken çok fazla söz vardı. Kimse tek kelime bile etmiyor, bana acıyan gözlerle bakıyordu. Belli ki bildiğim, yaşadığım hayat bir yalandan ibaretti. Öğrendiğim bu gerçekle ne yapacaktım? Aklımın her köşesinde yankılanan o isim hayatımı değiştirecekti. Buna emindim. Ama hazır değildim. Sanki içimden bir şey kopmuş, dağılmıştım. Boşluğa bakan ve hiçbir duyguyu barındırmayan gözlerim bunu kanıtlamaya yeterdi.

"Alanis, geldiğimizden beri tek kelime etmedin. Sadece yarınlar yokmuşçasına sigara içiyorsun."

Gözlerim takılı kaldığı boşluktan Grace'e kaydı. Evden hızlıca çıktığı, altındaki pijamasından belli oluyordu. Doğrulup derin bir nefes aldım. "Sanırım yine kaybettim."

Yine ortam derin bir sessizliğe bürünmüştü. Rahatsızlık duyduğum sessizliği bozan Grace'in azarlayan tondaki sesiydi. "Yine nasıl yakalandın, Bay Berry'ye?"

Koyu mavi gözlerini bana dikmişti. Gözyaşlarım daha kurumadan dolan gözlerle ona baktım. Titreyen sesimle,  "Lütfen beni artık azarlama. Birazcık beni anlamaya çalış ve bana sıkıca sarıl." dedim. O ise gözlerini bana dikmiş bir şekilde anlam vermeye çalışıyordu.

"Hayat, bu şirketten ve sorunlardan ibaret değil. Hayat dedenden ibaret de değil. Biraz gülümsemeye çalışsan, mutlu olmayı ve kendini kabullensen çok daha mutlu olacağını ne zaman fark edeceksin?"

Theodor, uzun zaman sonra ağzını açmış, ayağa kalkıp Grace'e susmasını söylüyordu.

"Biliyor musun? Sen o insanları biraz olsun önemsemiyorsun. Umurunda değil o insanlar. Sen sadece lanet olası dedeni yenmek istiyorsun."

Daha fazla bu saçma cümlelere dayanmak zorunda değildim. Ayağa kalktım ve elimi belime yerleştirerek koyu mavi gözlerine, gözlerimi diktim. Tam bir şey söyleyecektim ki, kapının gürültülü bir şekilde çalması bütün dikkatimi dağıtmış, oraya çekmişti. Kafamı çalan kapıya çevirdim ve ellerimi saçlarımda gezdirdim. Kapı tüm gürültüyle çalarken ben bakarım anlamında elimi salladım ve yürümeye başladım. Kapım ile salon arası olan yürüyüşüm kafamı dağıtmamı sağlayabilirdi.

Elimi alnıma götürerek ve küfürler savurarak elimi siyah kapı koluna koydum. Kimin gecenin ikisinde benimle derdi olabilirdi ki? Nefes verip kapıyı açtığımda görüş alanıma giren, açık tenli bir adam ve arkasına dizilmiş en az on adamı süzdüm. Ah, bu koyu lacivert ve siyah renkli üniformayı nerede görsem tanırım. Bunlar Avcılardı... Bir Asimo olarak bu canilerden korkmam gerekirdi. Ama eminim ki annem, bu varlıklara karşı dik durmamı isterdi.

Gözlerimi devirerek, konuşması için seçilen, tam dibimde duran adamın ela gözlerine çevirdim. Derin bir nefes alarak, "Gece gece ne işiniz var?" diye sordum.

"Size de iyi akşamlar, Bayan Berry. Ben Avcı'lardan Sam Martin."

Hafifçe öksürdüm ve "Lütfen direkt ne istediğinizi söyler misiniz?" diyerek sitem ettim. Hafifçe attığı kahkahasından gördüğüm kadarıyla, özenle yerleştirilmiş dişleri ve can yakacak kadar güzel olan bir gülümsemesi vardı. Sarı alt tonlu olan tenine yerleşen gamzesi de cabası. Kahkaha atarken kaldırdığı kafasını indirerek cebinden bir not kağıdı çıkardı ve göz ucuyla baktı. Sanırım ezber yeteneği zayıftı, ki böyle bir durumda her şeyi beynine kopyalayabilirdi.

Düşüncelerimi anlamsız bakışlarımdan anlamış olacak ki kağıdı hemen cebine sokuşturdu. Ciddi bir hâl takınmaya çalıştığı belliydi ve bunu bozmamak adına bende kollarımı birbirine kavuşturdum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 01, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ANYTHOMİX; Karanlığa Hapsolan Şehir Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin