Her gece yeniden bir talan başlar
acı ses olur, ses deli bir yağmur
💦💦💦💦💦💦💦💦💦💦💦💦Artık tanışma vakti geldi hıı?
Annemler herhalde 21 yıl önce olacakları anlamışlar da o yüzden ismimi Birgen koymuşlar.Benim alın yazımı onlar ben bebekken kendi elleriyle yazmışlar.
Yalnızlığa itilmiş o çocuğun öyküsünü kulağıma ben minicikken fısıldamışlar."Birgen artık burada kalamazsın yavrucuğum. Be-en gerçekten çok üzgünüm güzel kızım."
Rahat spor ayakkabılarımla delice
koşarken, kulaklığımdan gelen Kahraman Deniz şarkısının önüne maalesef , beynimden bana sinyal yollayan bu cümleler engel oldu.Artık Bursa'ya veda etme vakti geldi. Ben istemesemde hayat işte nereden nasıl tekme vuracağını kestiremiyorsun. Yaz tatillerinde özel yurtta kalıyordum. 3 yıldır özel matematik dersi verip kazandığım para bir günde ellerimden uçup gitti.
Çalınmıştı...Hemşirelik 3. sınıfı bitirdim. Herkes gibi ailemin yanina gitmek veya arkadaşlarla güzel bi tatile gitmek isterdim. Ne yazıkki ne aile ne de para var. Varla yok arası da neyse işte.
Ben babamın 2. karısının tek çocuğuyum. Eski eşinden de 2 tane ağbeyim var.
Babam, emekli emniyet müdürü.
Katı kuralları olan, prensipli, emir yağdırma hobisi olan bir adam.
2 eşinide maalesef bezdirdi hayattan.
Birini mezara gönderdi, diğerini dünyanın öbür ucuna.Annem mi? Anne... Bu kelime bence tek bir ifade de değilde birçok ifadede kullanılmalı bence. Hayatı sadece çocuğundan ibaret olan kadınlarla benim annem bir tutulmalı mı? Bilemiyorum. Sanırım ben o geceden sonra hiçbir şeyi bilmiyorum.
Annem Avustralya'ya ben 13 yaşındayken gitti. Daha doğrusu kaçtı. Bir gece yarısı ansızın alnımda hissettiğim dudaklarla uyanıvermiştim. Annem ben ağzımı bile açmadan o keskin kelimeleri dilinden umursamazca döküvermişti.
"Sen çok güçlü bir kızsın Melek(göbek adımdır kendisi). Eminim bensiz her şeyin üstünden kolayca gelebileceksin"
35 yaşındaki kadın 13 yaşındaki çocuğa arsızca bu lafları savurmuştu.
O zamanlar konuşamıyordum.Tanık olduğum o olaydan sonra iyice içine kapanık bir çocuğa dönüşmüştüm. Kelimelerin ağzımdan çıkması için hiç çaba sarf etmemiştim. Taa ki o güne kadar.
"Bırakma beni" sadece bunu söyledim. Bırakma dedim. Ama annem o an lafıma değil de konuşmama çok şaşırdığını söyleyen cümleler sarf etti sadece. Sımsıkı sarıldı. Sanki beni terk etmeyecekmiş gibi, hiç birakmayacak gibi sarıldı.
"Kendine iyi bak Meleğim..."
Annesi olmadan bir çocuk kendine nasıl bakabilirdiki?
Hiçbir şey demedim. Sustum. Gözyaşlarım konuştu. Annem sessizce çarpıo çıktığı o kapıya sırtımı dayadım. Sabaha kadar gözümü kırpmadan oracıkta oturdum. Gözyaşlarım akmaktan yorulmuş. Artık bırakmışlardı beni. Göz kapaklarım ise inatla açık kalmaya devam etti.
Babam sabah beni görünce hiçbir şey demedi. Halamlar geldi sonra. Kimse bana bakmak istemedi . Herkesin aile bağı bir değil tabi. Şaşırmadım da üzülmedim de... Hiçbir zaman gerçek bir hala-yeğen ilişkisi kuramamıştık üçü ile de.
Bir kaç gün ne yapalım ne edelim derken. Babam karar verdiğini söyleyip elimden tuttuğu gibi beni arabaya binditmişti.
Artık yurtta kalacaktım. Eski okuluma da devam edecektim. Sanırım en iyisi buydu benim için. Anne-baba kavgasından, sürekli birbilerine ettikleri küfürden bıkmıştım, yormuştu beni. Annem haklıydı belki diyeceğim ama beni de yanında götürseydi ne olurdu sanki?
Halamlar konuşurken duymuştum . Avustralya'ya teyzemin yanına gitmiş.
Annem kendini kurtarmış beni de
öylece bataklığa saplanmış vaziyette bırakmıştı.