Sonsuza kadar konuşabileceğimizi hissettiğimiz insanlar en güzelleri.
Son kalan paramı da taksiye verdim. Ohh bi ferahladım ya. Paran yoksa derdin yook kardeş diyeceğim şimdi. Neyse konuyu daha fazla dağıtmayacağım. Sarıyer'e gelmiştim sonunda.
İstanbul yordun beni be!
2 saat otobüs yolculuğu 40 dk taksi. Alışkın olmadığımdan herhalde ya. Çarptı beni yol. İç ses çok konuştun yeter haydi.Taksideki amca sağ olsun beni evin önüne kadar bıraktı. Dolandırmadı da. Yani bana öyle geldi. Evin adresini yurdun müdüründen almıştım. Ağbeyim ilgilendiği için onun bilgileri kaydedilmiş. Tabi bi 6 yil kadar önce. Allahım ne olur adres değişmemiş olsun. Aminnn.
Velhasıl kelam çaldım zili. Ve o kapı açılma sesi.
"Buyurun kime bakmıştınız?"
Ama ben dedim değil mi, insan 6 yıl aynı evde yaşar mı hiç. Sıkılır belki. İç ses bi uza kardeşim hadi.Bu soruyu ayy dur biraz havamı atıyım. Ultra derece yakışıklı, üzeri çıplak, altında bir havlu, saçından şıp şıp diye süzülen sularla adeta bana sinyal çakan bey diyecektim.
Durun durun şaka yaptım beya. 60 ın pençesine yaklaşmış amca çıkmıştı karşıma.
"Merhabalar. Hürmetler amcacığım. Ben Eren Çalışkan için gelmiştim. Burada ikamet etmiyorlar mı acaba?
". Yavrum o benim damadım. Üst katta oturuyor. Hayrola kızım, İş arkadaşı mısın? "
"Yok amcacığım ben kardeşiyim:) (Tatlışta gülümsedim).
"Ay öyle mi güzel kızım. Aynurr!! Aynur canım bak kim gelmiş."
"Asım bekle biraz geliyorum"( içeriden tatlış teyze seslenmişti.)
"Hay Allah! Kızım kusura bakma senide kapıda diktim lütfen içeri gel."
"Ne kusuru efendim. Ben yukarı çıksam izninizle."
"Onlar Alışverişe çıktı kızım. Gel soluklan, güzelce bi dinlen haydi.
Amcayı kırmadım. Ki girmesem nerede bekleyeceğim beş parasız o da muamma.
Amcanın arkasından ilerleyip ben antikayım diye bağıran koltuklara kibarca oturuverdim.(anladınız siz)
2 dakika geçti geçmedi. Abimin kayınvalidesi gelmişti. Ne sıcak insanlardı. Abim için çok mutlu olmuştum.
"Merhabalar güzel kızım.Hoş geldin."
"Hoşbulduk efendim."
"Ayy pek bi tatlı, pek hanımcık. Tam bana layık bir gelin" (bunu kısık söylemişti ama duymuştum yine ama bozuntuya vermedim."
"Aynurum, bizim oğlanın kardeşiymiş hanım kızımız"
Tabi Aynur teyze çok mutlu olmuştu biz baya sohbeti koyulaştırmıştık. Benim hakkımda çoğu şeyi öğrenmişlerdi ben de onların.
Yaklaşık bi yarım saat geçtikten sonra o "din dan din dan" sesi gelince bi tuhaf oldum. Kalbim mi zil mi daha gürültü yalıyor derseniz. Kalbim açık ara önde derim.
"Birgen, kızım seninkiler geldi herhalde. Bizede bi kaç bir şey alacaklardı"
Aynur teyzenin sözleriyle iyice heyecanlandım. Saçma gelebilir ama yapım tuhaf benim. Her şeye heyecan yaparım ki ben.
"Oğluşum hoş geldin"
"Ne o üzüldün sanki annem sen?"
" Yok yavrum ablanları bekliyordum. hiç üzülürmüyüm."
Hani biraz önce havluyla tasvir ettiğim yağuşuklu var ya onun kadar olmasa da bi gideri olan arkadaş girmişti içeri. Bu Ayşegül'ün yengemin yani kardeşiydi belliki. Bu bu kadar yakışıklıysa bunun kız versiyonu da off yani. Abim ne şanslıymış be.
Rabbim bir an umutsuzluğa kaptırıyor insanı ama gönlü güzel insanları bir şekilde güzel insanlarla karşılaştırıyor. Babasının vermediği o şevkatı bence Sami Amca tattırıyor. (yarım saatlik izlenimlerime göre.)
"Bak oğluşum, eniştenin kardeşi gelmiş, bu da benim büyük oğlum Melek kızım."Aynur Teyzeciğim sıcacık ses tonuyla konuşmuştu.
Bende ayağa kalkıp elimi uzattım.
"Birgen Melek"
"Barış bende. Memnun oldum. Doğrusu Eren' in kız kardeşi olduğunu bilmiyordum."
Soğuk bir ses tonuyla cevap vermişti. Yüz kasları oldukça gergin, uzun boylu , iri kıyım bir genç duruyordu karşımda. Yaşı benden büyüktü, bu bariz belliydi. Hatta ağbeyime akran bile olabilirler diyeceğim ama Ayşegül yengemden küçükmüş. İç ses geldi yine.
Şaşırmıştım doğrusu bu kadar tatlı bir ailenin oğlunu daha farklı beklerdim. Ayy Melek Allah aşkına iki cümle kurdu alt tarafı adam yani. Ön yargıları bir yık.
Hemen Sami Amca atılmıştı olaya.
"Bize bahsetmişti kızım senden. Murat hatırlamıyor. Hatta senin yanina gelmişti bir ara almaya da kabul etmemiştin. Üzülmüştü yavrum o zaman."
Bizde o sırada koltuklara oturmuştuk.
"Babamın ikinci eşindenim ben. Tabi abim küçük yaşta Bursa'dan ayrıldığı için mesafelerle birlikte aile bağıda kopukluk yaşadı. Yine de Eren abim uzaktan da olsa varlığını güzel hissettirdi sağ olsun. Şimdi de ben buradayım işte kısa süreleğine de olsa."
Murat söze atıldı hemen.
"Hoş geldin o zaman. Tatile geldin o zaman?"
"Şey öyle de denebilir aslında. Biraz yalnız hissettim kendimi. Yurtta kalıyordum , aile özlemini doruklarda yaşadım. 3 ay da olsa abimi görmek istedim işte. Tabi onlar da kabul ederlerse. "( Para sıkıntımı söylemedim. Abime de söylemek istemiyorum. Başı sıkıştı hemen kapıma geldi desin istemem.Aslında daha öncede gelmek istedim buraya ama Azra' yı bırakamazdım.)
"O nasıl laf öyle kızım. Eren'in hayatta tek ailesi seninle İlyas."
Hafif tebessüm ettim.
"İlyas abim o neler yapıyor? Onu gördüğümde çok ufakmışım hatırlamıyorum."
Murat şaşkınca baktı. İnsan abisini hiç mi görmez dercesine.
"Güzel kızım. İlyas abin gerçekten çok zor dönem geçirmiş Eren öyle anlattı. Annesinin ölümü onu baya yıkmış."
Bir an da duraksayıp kendiyle çelişkiye girdi. Ağzını bir açtı bir kapadı.
Ben lütfen konuşun dercesine başımı sallayınca konuştu."Güzel kızım..Geçen sene hapse girdi maalesef." sona doğru sesi kısılmıştı Sami Amcanın.
Yıkılmıştım. Yüzünü hiç görmediğim ağbeyimin hakkında ilk öğrendiğim şeye bakın.
Gözlerim sulanmış, gözyaşlarım benimle savaşa girmişti. Akmaması için direnirken dudaklarımdan refleks olarak kelimeler dökülüverdi.
"Nee-denn , yani suçu...
Ben cümlemi bitirmeden kapının kilit sesi geldi ve hızlıca kapı ardına kadar açıldı.
Sarışın bir çocuk karşımda duruyordu.
"Bulut, zile bas demiştim ama oğlum sana."
Ağbeyimin sesiyle birlikte görüntüsü de belirivermişti.
İşte o bakışlar....