-> Taeyeon- Fine
"Gerçek duygularım,
Yırtık bir kağıdın üzerinde."
-Fine
Uzaklaştım...
Her şeyden,Düştüm.
Düşüyorum da.
Ellerim,dizlerim yaralandı, ruhum yaralandı, bakışlarım yaralandı. Her şeye, herkese yaralı bakıyorum. İçten içe canım acıyor. Benliğimde taşıdığım yara her geçen gün daha çok canımı yakıyor. Bu benim için yara olmaktan çıkmıştı, leke oluyordu.Karar vermiştim. Tektim. Bu dünya bana aitti. Burası, bu zihin benim dünyamdı. Buranın kralı bendim ve ben ne dersem ne dilersem o olacaktı. Buraya siyah boyalarla bulut yapan ben olacaktım maviyle süsleyen de. Küçük kızın eline kırmızı balon veren de ben olacaktım elindeki bıçağı kırmızıya boyayan da... Burası benim dünyamdı. Her şey insanın zihnin de, düşüncelerinde bitiyordu. Bilinç seni yönetiyordu. Ve izin verip vermemek senin elinde.
Ben maviye kavuşmak istiyorum.
Düşüncelerimi kafamdaki çekmecelerden birine kaldırdım ve yoluma devam etmeye başladım. Garip bir gün, garip bir adam, garip duygular... her saniyeyi düşünmeye çalışarak günümü zihnimde kurguladım. Sonuç : On beş dakika sonra görmeyeceğim bir adamdı. Her şeyi zihnimden süpürerek çöpe attım. Bir erkekle geçen gün benim için çöptü .
Bugun okula gidemezdim, gitsem de son iki saatlik derse yetişmiş olurdum. Hem okulu sevmiyordum. İnsanlar orayı okul olarak kullanmıyor çünkü. Ayak bileklerim çok ağrıyordu. Uzun zamandır hiç koşmamıştım. Eve geçip dinlenmeliydim.
. * .
Ekin evinin bulunduğu Bulut Sokağı'na gelmişti. Burayı seviyordu. Teyzesiyle yaşadığı yerden çok daha iyiydi. Burda çok fazla arkadaşı vardı. Yaşlılar. Onun eşsiz bir gülümsemesi vardı ve bunu koca yaşlı arkadaşlarından başka kimse bilmiyor.
Ekin evinin bahçesinin kapısını açarak ilerledi. Kapısının önünde onu bekliyen küçük bir misafiri vardı. Onu görünce yüzündeki düz dudaklar biraz olsun yukarı doğru kıvrıldı. "Merhaba ufaklık." Eğilerek turuncu renkli yavru kediyi kucağına alarak başını okşadı. Hasta görünüyordu, Ekin'nin kollarında hemen uyuyabilirdi. Kediyi tekrar yerine koyarak "Burda kal ufaklık". Çantasından anahtarını çıkartıp eve girdi. Çantasını yerde bir köşeye atarak mutfağa ilerledi. Çok açtı ama önce kediye bir şeyler vermesi gerekiyordu. Buzdolabından iki tane küçük paketlerdeki sütleri aldı ve pencere önündeki masanın üzerindeki ekmeklikten bir kaç dilim ekmek bir de ufak bir kase alarak dışarı çıktı.
Kedi hala olduğu yerde duruyordu. Başını yere koymuş Ekin'i izliyordu. Bu manzara Ekin'i üzüyordu, hemen vakit kaybetmeden o da yere oturarak kediyi kucağına aldı. Kasenin içerisine ufak ufak ekmek doğrayıp sütle ıslattı. Sonra kediyi de yere koyarak yemesini bekledi. Çok açtı. Ekin' de ufak kedi kadar açtı, diğer süt paketini de kendisi için açtı ve içmeye başladı.
Kediyi yemek yerken izlerken huzur doluydu. Bence mutluluk buydu. Mutluluk seni bulamaz ama sen onu bulabilirsin, mutluluğu sen oluşturabilirsin. Birilerinden beklemek yerine kendin yarat mutluluğu 🌸
Ekin ,bahçede kediyle biraz oynadıktan sonra içeri girdi. Odasına ilerleyerek pencereden kızılın maviyle buluşmasını izledi. Ay geceye kavuşuyordu... Ekin,bordo perdelerini çekerek bir şarkı mırıldanmaya başladı.
"Kal bugün
Kal ki doğusun güneşler
Sar ki açsın çiçekler
Huzura uçsun kelebekler"Bir yandan şarkı mırıldanarak bir yandan da pencerenin karşısındaki beyaz dolabına yöneldi. Üzerindeki okul formasını çıkartıp askısına takıp dolabına koydu. Üzerine rahat bir şeyler giyinmek istiyordu. Dolabında bulduğu ufak mavi çiçekli askılı elbiseyi giyindi, dolabının çaprazındaki aynalı şifoniyere yönelerek çekmeceden bir toka alarak saçlarını dağınık bir topuz yaptı. Yatağının yanındaki raftan onun için anlamı çok büyük olan kitabını aldı, Açelyalar. Her satırını ezbere bildiği kitabı ilk heyecanla okuyordu. Yatağının üzerine oturdu. Otuzbeşinci sayfayı açtı;