->Kenan Doğulu- Baş Harfi Ben
Daha ne olduğunu anlamamıştım ki elimde bir sıcaklık hissettim. Buz gibi ellerim de şimdi ateş parçası vardı sanki. Ürperdim. Bu kadar heyecan fazlaydı. Kafamı eğerek elime baktım. Adını bilmediğim bu adam elimi tutuyordu. Şimdi gözlerimiz birbirne kenetlenmişti.
"Koş!" Ali Eren , Ekin'nin elini sıkıca tutarak var gücüyle koşmaya başladı. Yerde hala oturmakta olan Nuray Teyze arkalarından şaşkınca bakakaldı. Ali Eren önden, arkasından Ekin ve onların da arkalarından mafya kılıklı adamlar geliyordu. Ekin gitmek ile gitmemek arasında kalmıştı. Vakti yoktu, tanımadığı bu yabancı adamın elini eğer bırakırsa kendini bir boşluğa atacak gibiydi. Başına ne gelicekti, neden koşuyordu ve bu adamlar kimdi hiç bir bilgisi yoktu...Sadece o eli tuttu.
Ali Eren, rüzgâra inat avucunda küçük kalan eli tutarak koşuyordu.Soğuktu. Yokuş aşağı indiler, karşılarına iki sokak çıktı. Etraftaki insanlar onları izliyordu. Bunlardan birine girip kaçmalıydılar. Ekin artık dayanamayarak nefes nefese " Neden koşuyoruz?! Ne oluyor?" Ellerini dizlerine koyarak eğildi. Saçlarının önüne düşmesine izin verdi. Nefesini düzene sokmak istiyordu. Ali Eren'nin ondan bir farkı yoktu. Sağ eliyle terleyip yüzüne yapışan saçlarını arkaya doğru atarken " Her şey senin yüzünden oldu! Ya kızım neden yolumu kesiyorsun ki? Ne güzel gidecektim ve beni bulamayacaklardı." Ekin, Ali'nin onu suçlaması üzerine sinirlendi, gözlerini karşısındaki ondan uzun adamın gözlerine dikti,üzerine yürüyerek " Ne saçmalıyorsun sen!Hem,hem onlar kim? Neden benim yüzümdenmiş? Eğer seni durdurmasaydım sadece o telefona değil ileride başka birine de çarpabilirdin. Atlı mı kovalıyordu sanki seni? Sana acımıyorum tamam mı? Eğer o telefon-"
Ali artık bıkmış bir şekilde Ekin'nin konuşmasını böldü " Yeter ama ya! Ne telefondu arkadaş! Çattık." Ekin sinirden patlamak üzereydi. " Sen nasıl-" Ekin'nin konuşması ikinci kez bölündü
" Karaçoğlu! " Ekin ne olduğunu anlamadan Ali'nin koyu kahve gözlerine kenetlediği gözlerini çekerek sol tarafına döndü " Aahh yeter! Lafımı kesip durmayınsana!" Gördüğü manzara ile küçük dilini yutacaktı. Mafya kılıklı adamlar tam karşısında, ellerinde sopaları gözlerini Ali Eren ve Ekin' e dikmişti.Ali Eren ani bir refleksle Ekin'nin elini tuttu, Ekin tekrardan gözlerini Ali'nin gözlerine dikti, Ali " Sana her şeyi anlatacağım ama önce benimle gelmen gerek"
Ekin çaresizce etrafını inceledi.Adamlar karşılarında onlara dik dik bakarak ne yapmaya çalıştıklarını çözmeye çalışıyordu.Onları görünce Ali Eren'i kafasıyla onayladı. " Heyy Karaçoğlu! Sevgilinle vedalaşman bitti mi?" Ekin hemen araya girerek " Hayır ben on-" Ali Eren bir eliyle Ekin'nin ağzını kapatırken bir eliyle de belinden tutarak onun yanında küçük kalan bedenini kendine çekti. Şimdi ona arkasından sarılıyordu. Ekin'nin kalbi bir anlığına görevini unutmuştu. Ali elini yavaşça Ekin'nin ağzından çekerek sol kulağına doğru eğildi, nefesini bıraktı,
" Sağ mı sol mu?"
"So...sol"
" O zaman sağ"
"...Ne?"
Yine olan olmuştu. Ali avucunda tuttuğu küçük buz parçası kadar soğuk olan elin sahibini yine peşinden sürüklüyordu. Sağ taraftaki sokağa girerek koşmaya devam ettiler. Ekin bu sokağı taniyordu .Sokak dardı lâkin her yerde ufak dükkanlar, manavlar, terziler vardı... Ayrıca çok da kalabalıktı, koşmalarını zorlaştırıyordu. Bu durumu göz önüne alarak sol tarafı seçmişti. Orası direk sahile çıkıyordu ve kalabalık değildi.