♡ KAYIP ÇOCUKLUK ♡

72 6 7
                                    

Suga :

Kimi insanlar vardır ki içindeki çocuğu henüz çok küçükken öldürür.Bir karanlığın içinde yalnız başlarına hayatı öğrenip ayakta durmak için çabalarlar. Bu insanlardan biride bendim sanırım.

Annesiz, babasız yaşamaya çok küçük yaşta başladım. Annesiz ve babasız olmak çok zor bir durum ama ondan daha zoru ne biliyor musunuz ? Babanızın annenizi öldürmesi ve sizinde büyüyüp kendi ayaklarınız üzerinde durmayı öğrendiğiniz an onca yıldır içinizde biriken öfkeyle babanızı öldürerek annenizin intikamını almanız.

Ah, benim melek annem! Beni babamdan korumak için kendini feda etmişti. O kötü hatıradan aklımda kalan tek şey her zaman ki gibi eve içerek gelen babamın annemle kavga etmesiydi. Normalde de tartışırlardı lakin bu seferki en şiddetlisiydi. Yaşadığım o acı dolu anıdan unutamadığım ve zihnime kazınmış en kötü şey ise babamın "Senden de oğlundan da bıktım artık" diyip belinde ki silahı bana doğrultması ve annemin önüme geçmesiydi. Tüm olanlar öyle hızlı gerçekleşmişti ki şok geçirip sessizleşmiştim.

Babam olacak o şerefsiz daha sonra korkuyla arkasına bakıp kaçmıştı. Ben ise saatlerce annemin cansız bedeninin başında ağlamıştım. "Uyan Anneciğim. Ne kadar çok uyuyorsun.Hem yer soğuk sen üşürsün şimdi." diyip annemin üzerine bir battaniye getirip örtmüştüm. 6 yaşında bir çocuktum daha nereden bilebilirdim ki ? Annemin asla geri gelmeyeceğini ve sonsuz bir uykuya yattığını.

Beni annemin cesedinin yanından ayıran ise silah sesini duyan komşularımızdan birinin polise haber vermesiydi. O yüzden çok geçmeden onlar geldiler de beni ayırdılar annemden. Olanların ardından bir yetimhaneye verilmiştim. Hayatımın kabusa dönmesi yetmezmiş gibi burada da gün yüzü görmeyip işkenceye maruz kaldım. Daha sonra ise yetimhanede kalmaya dayanamayıp kaçtım.

Başıboş kimsesiz dolaştığım sokaklarda bir adam beni bulup kurtardı ve eğitti. Bahsettiğim kişi Min Hyun Bin adında silah kaçaksı bir mafyaydı. Acımasız ve duygusuz biri olmayı silah kullanıp dövüşmeyi bana o öğretmişti. Oğluymuşum gibi sevip ilgilenmişti benimle. Aradan yıllar geçipte 17 yaşıma geldiğimde dediğim gibi yıllar geçtikçe içimde artmış olan nefret ile babamı öldürerek ilk cinayetimi işledim. Olayı nefsi müdafaa gibi göstererek sıyrılmıştım bu işten. Hyun Bin Amca'nında yardımıyla hiç ceza almadan kurtulmuştum.

Zaman geçmiş ve ben değişmiştim. Eskiden olduğu gibi zayıf korkağın teki bir çocuk değildim artık. 27 yaşında seri katil olan yetişkin biriydim. Unutmak isterken aklıma gelen bu düşünceleri bir kenara bırakarak oturduğum banktan kalkıp Hyun Bin Amca'nın bana verdiği emri yerine getirmeye gittim. Artık alıştığım için bana sıradan gelen öldürme işini yapacaktım yine. Bana söylenen kişi kalabalık olmayan ara sokaklardan birine girdiğinde hızlıca ona yaklaşarak cebimdeki bıçağı çıkarıp iki üç kez adama sapladım. Üzerime kan sıçramıştı ama şimdi bununla uğraşamazdım. Sadece tişortüme sıçradığı için kan lekesi belli olmasın diye ceketimin fermuarını çekip görünmemesini sağladım.

İşimi bitirmiş eve giderken genç bir bayana çarptım. Pek umursamayıp bir şey söylemeden yoluma devam ettim ama nereden bilebilirdim ki bu kişiye kalbimin en güzel köşesinde saklayıp kaybetmekten deli gibi korkacak kadar değer vereceğimi ?

Choi Yun Hee :

Neden yaşamayı sevip ölümden bu denli korkuyoruz? İkiside bir anlık nefes değil mi? Doğduğun an nefes almaya başlarsın ve öleceğin zaman ise son nefesini verirsin. Baksanıza hayat nasılda adil önce bizi yaşatıyor ardından verdiğini geri alıyor.

Şahsen biricik kardeşim Kang Chul olmasa şu adaletsiz ve sahtekar dünyada bir saniye daha yaşamak istemezdim. 15 yaşında ailesi trafik kazasında ölüp ve her şeyini kaybeden bir kız olarak ölümden korkmuyordum ve yaşamaya dair bir sebep görmüyordum.

Olay tam olarak şöyle gerçekleşmişti. Ailecek misafirliğe gidiyorduk. Kang Chul o zamanlar birkaç aylık bebekti henüz onu göz kulak olması için anneanneme bırakmıştık. Mutlu bir şekilde arabada şarkı söyleyip giderken karşıdan hızla yaklaşan başka bir araba bize çarptı ve bizim olduğumuz araba sürüklenip yan yatmıştı. Gözlerim gittikçe karanlığa kapılırken son gördüğüm çarpan kişinin korkarak uzaklaşmasıydı.

Maalesef kazadan tek sağ kurtulan bendim.Hala yaşıyor olmam bir şans mıydı? Bilmiyorum ama benim için lanetten farksızdı. Her gün o anı hatırlayıp tekrar yaşıyordum adeta.Bir değil binlerce defa ölüyordum.Yaşamaktansa o kazada ölmeyi dilerdim.

Kazanın ardından zavallı anneannem olanlara dayanamayıp vefat etti. Henüz ailemin ölümünü ve üstüne anneannemin ölümünü atlatamamışken birde suçlu zengin biri olduğundan olayın üstünü kapatmıştı. Hem de alkollü ve aşırı hız yapıp bir ailenin yok olmasına neden olmasına rağmen. Genç yaşımda sütten kesilmemiş bir bebekle yalnız kalmıştım koskaca dünyada. Ailemden geriye yalnız Kang Chul kalmıştı.

Hayata tutunmamı yaşanılanları daha çabuk atlatmama yardım etmişti. Sağ olsun teyzem bize evini açmış ilgilenmişti fakat hayat mutluluğu bana çok gördüğü için burada da huzur bulamamıştım. Eniştem olacak o haysiyetsiz beni durmadan taciz ediyordu. Asla bana sahip olmamıştı ancak bana dokunup tatmin olana kadar bırakmıyordu. Teyzeme söylersem ya da evi terk edersem Kang Chul'u bir aileye vereceğini onu bir daha göremeyeceğimi söyleyerek tehdit ediyordu beni.

Üç yıl boyunca teyzemlerde kalmıştım ardından üniversiteyi kazanıp Daeggu'dan Seul'e yerleşmiştim. Eniştem bunada karışamayacağından dolayı gitmeme karşı sessiz kaldı. Ondan kurtuldum her şey bitti derken meğer Seul'e taşınmışlardı teyzemle. Kendisinden saklandıkça adresimi yeniden buluyordu ve bu yüzden  sürekli yer değiştirmek zorunda kalıyordum. Bunca şeye dayanmamı sağlayan tek şey şüphesiz kardeşimdi.

İstemsizce akan gözyaşlarımı silip "Hadi Yun Hee kendine gel sen artık 22 yaşında bir psikologsun. Güçlü kal bugüne kadar birçok şey atlattın." diye kendimi teselli ettikten sonra hala mışıl mışıl uyuyan kardeşimi öpüp uyandırdım. "Günaydın ablacığım."

"Günaydın benim yakışıklı prensim.
Hadi hemen sofraya gel sana tost hazırladım."

"Hemen geliyorum."

"Tamam birtanem."

Benim nefes alma sebebim hayatım, her şeyim. Minik 7 yaşındaki sevimli kardeşim benim. Kahvaltımızı yaptıktan sonra Kang Chul'a kıyafetlerini giydirip çantasını hazırladım ve ardındn okula bıraktım. Evden çokta uzakta olamadığı için yürüyerek gidiyorduk.
Okuldan hastaneye doğru giderken kolumdaki saate bakınca işe geç kaldığımı farkedip hızlı bir şekilde yürümeye başladım.

Aceleyle yürürken adamın biri bana çarptı lakin öküz herif bir pardon bile demeden çekip gitti. Garip olan ise sanki kan kokuyordu ve taktığı maskesinden dolayı sadece belli olan o gece siyahını anımsatan gözleriyle oldukça ürkütücü görünüyordu. Bunu takacak kadar zamanım yoktu o yüzden durağa varıp kısa bir bekleyişin ardından gelen otobüsüme bindim.

Boş boş durmaktan sıkılınca telefonumdan kitap okudum hastaneye varana kadar. Okuduğum bir söz çok dikkatimi çekmiş ve hoşuma gitmişti. "Hayat planlı tesadüfler bütününden ibarettir.Kelebek etkisi misali ufak dokunuşlarla sizi derinden etkileyecek olaylar ortaya koyar ve bazen siz bu ufak dokunuşları hissetmezsiniz bile. Kim bilir belkide farketmeden seveceğiniz insanla aranıza görünmez düğümler atmıştır çoktan."

PSYCHO Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin