♡ MUCİZELER GERÇEK MİDİR ? ♡

14 1 0
                                    

Biliyorum çok beklettim özür dilerim.😑 Ne olur affedin 🤗
Artık düzenli olarak bölüm atmaya dikkat edeceğim.😚💙

Siz oturur saatlerce tüm ayrıntılarını düşünüp ince eleyip sık dokuyarak bir plan yaparsınız ve bakmışsınız ki hayat tüm planlarınızı alt üst edip hiç düşünmediğiniz bir noktaya getirir sizi. En dibe çöküp bataklıktan kurtulmaya çalıştığınız tam ben bittim artık dediğimiz an bu kez de öyle bir mucize çıkarır ki hayat karşınıza yaşadığınız onca kötülüğü unutursunuz.

Bunları düşünürken bir yandan da Yun Hee ile olan bugün ki seansımız için hazırlanıyordum. Kılık kıyafetine pek dikkat eden biri değildim normalde. Rahat, spor filan giyinirdim. Gerçi bu aralar zaten hiç kendim gibi davranmıyorum da neyse. Hazırlanmam bitmiş ve arabama binip kısa bir süre sonra Yun Hee'nin hastahanesinin oraya gelmiştim.

Hafifçe kapıyı tıklatıp odasına girdiğimde dirseğini masaya elini ise yumruk şeklinde yapıp yanağına koymuş dudakları ise sevimli bir biçimde biraz büzüşmüş bir Minba duruyordu karşımda. Öyle tatlı görünüyordu ki gülümsememe neden olmuştu bu hali. Şu an öğlen mesaisinde olduğu için dinleniyordu.
Mesai vakitleri bile dinlenmez bir paket ramenini yer ve çalışmaya devam ederdi genelde ama şu an kimse olmadığı ve yorulmuş olduğundan azıcık kestiriyordu herhalde. Kapıyı yavaşça kapatmama rağmen uykusu hafif olacak ki hemen kendine gelip

"Senin ne işin var burada? Şu an öğle mesaisindeyiz farkındaysan." dedi.

"Öğle mesaisine çıkmadığını ve o vakitlerde bile çalıştığını biliyorum."

"Upps yakalandım demek. Madem öyle geç otur bakalım." deyip gülümsedi ve "Öfke problemlerin ile saldırganlığının olduğunu söylemiştin geçen sefer. Öfkenin ne düzeyde olduğunu öğrenerek başlayalım o zaman." diye ekledi.

"Tamam nasıl yapacağız?"

"Önce şu öfke kontrolü testini çöz bakalım. Sonrada bir kağıt vereceğim.
Seni öfkelendiren şeyleri yazacaksın.
Onunla alakalı görselleri bir simülasyon cihazı aracılığıyla göstereceğim. Nabzını ve kalp atışlarını ölçen birkaç ufak tefek alette olacak." diyip masasındaki dosyadan bir kağıt çıkarıp uzattı.

30 sorudan oluşan bir öfke kontrol ölçeği testiydi bu. Soruları tek tek okuyup cevapladıktan sonra

"Tamamdır testi bitirdim. Şimdi sırada ne var?" diyip testi ona uzattım.

"Al ve buraya seni öfkelendiren şeyleri yaz." diyip bir kağıt uzattı bana.

Dediğini yapıp kağıda birkaç şey yazdıktan sonra uzattım ona.

"Tamam şimdi gel bakalım buraya." diyip rahat bir koltuğa uzandırdı beni. Daha sonra gözlerime bahsettiği o simülasyon cihazını ve nabzımla kalp atışlarımı ölçen aletler bağladı.

"Şimdi yavaş yavaş görseller gelmeye başlayacak önüne. Çok fazla kötü hissedip öfkelenirsen dur de tamam mı?"

"Tamam yapalım da bitsin bir an önce."

Dediği gibi birtakım görseller gelmeye
başlamıştı gözümün önüne. Sinirlerim git gide yükseliyorken son iki resimde dur artık diye kükremiştim adeta. Son resimler kocasından şiddet gören bir kadın fotoğrafı ve simsiyah kimsenin olmadığı sadece kahverengi bir sandalyenin olduğu odada yere çömelmiş dizlerini karnına çekip kolarını birleştireren ve ellerini başının üstüne koymuş küçük çocuk vardı. Bunlar bana geçmişimi hatırlattığı için kötü hissedip öfkelenmiştim.

Yun Hee hemen kendi masasının üstündeki sürahiden bir bardak su doldurup bana vermişti. Suyu içip biraz sakinleşsemde sinirden elim hala titriyordu. Yun Her bunu fark edip narin, pamuk gibi yumaşacık elleriyle sakinleşmem için ellerimi tuttu ve o güzel gözleriyle bana bakıp gülümseyerek

"Çok çabuk sinirleniyorsun ama birlikte düzelteceğiz bu durumu." dedi.

İşte yine onun bir bakışı ve bana dünyanın en güzel melodisi ile hazırlanıp özenle bir araya getirilmiş sözlerle oluşmuş müzik gibi gelen tatlı sesi, konuşması karşısında kalp atışlarım hızlanmıştı. Pek insanlarla içli dışlı olmadığımdan mı ya da bana bu denli sakin, samimi ve sevgiyle yaklaşan biri olmadığı için mi? Bilmem lakin beni ona çeken bir şey vardı. Hiç tatmadığım bu his gerçekten tuhaftı. Kendime gelip Yun Hee'ye

"Needen birden değiştin ve şimdi bana böyle iyi davranıyorsun?" diye sordum.

"Bana bir katil olduğunu söyledin nasıl davranmamı bekliyordun?"

"Evet sende haklısın ama peki ya sonra ne değişti? Peşimden geldin?
Hem hala durumumu bilmene rağmen bana yardım etmeye çalışıyorsun. Neden?"

"Başta her ne kadar sert davransanda bana odama geri gelip benden özür diledin."

"Bunda ne var ki?"

"Senin fark edemediğin çok şey var. Bana annenin bir sözünü hatırlattın.
Şöyle derdi anneceğim "Kötü insan yoktur. Her insan özünde iyidir fakat o iyiliği hapsedip zincirlerse ve bize kötü yanını gösterirse işte o zaman onu kötü diye algılarız."

"Annenin bu sözü aklına geldi diye mi ilgileniyorsun benimle yani?"

"Evet kötü tarafını gösterende içinde bir yerlerde iyi bir insan yatıyor. Hem yapmam gereken bu toplum size kötü, korkutucu olarak algılıyor. Benim işimde bu işte. Sizin içinizde var olan iyiliği ortaya çıkarıp onlara yanıldıklarını kanıtlamak."

-Tuhaf birisin ama bu iyi bir şey." dedim gülerek.

"Bunu bir iltifat olarak kabul ediyorum öyleyse." dedi gülerek.

"Nasıl istersen. Neyse ben gideyim artık."

"Peki. Tekrar görüşmek üzere o zaman. Bir hafta sonra tekrar gel. İlaçların işe yarayıp yaramadığını öğrenmek için. Düzenli olara kullan ama tamam mı?"

"Tamam kullanırım. Görüşürüz." diyip odadan çıktım.

Ah lanet olsun neden gittikçe ona bağlandığımı hissediyorum? Eğer ona bağlanırsam ya istemedende olsa zarar verirsem? O bunları hak etmezdi. Ben onu hak etmiyorum.
O güneş ise ben aydım. Bir arada olmamız bu kadar imkansızdı işte.
Yinede o benim içim çölün ortasında bulduğum bir su damlası gibi hayatıma giren mucizem olarak kalacak. Mucizelere inanmazdım lakin Yun Hee benim mucizelere inanmamı sağlayan bir mucize.

PSYCHO Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin