♡ BİLİNMEYEN DÜŞMAN ♡

6 0 0
                                    

Medya : Yun Hee

Choi Yun Hee :

Sabah erkenden kalkmış ve ortalığı toplayıp biraz temizlik yapmıştım. Kang Chul ve kendi kıyafet dolabımı düzeltirken artık yeni kıyafetler alıp alışveriş yapmanın zamanının geldiğini fark ettim. Eski -bazılarını sadece bir iki defa giydiğim- fakat temiz artık kullanmadığım giysileri güzelce bir karton kutuya yerleştirdim. Daha sonra bunları dışarı çıktığımda sürekli bağışta bulunduğum güvenilir bir hayır kurumuna vermeyi düşünüyordum. Evi temizlemem nihayet bittiğinde kahvaltı hazırladım. Daha doğrusu sadece Kang Chul'a hazırlamıştım. Çünkü genelde kahvaltı yapmam ve pek sevmezdim de zaten. Kang Chul kahvaltısını bitirince

"Abla bana sürekli yaptığın o renkli tatlılardan yapar mısın?" diye sordu.

"Makaronlardan istiyorsun demek. Tabi ablacağım yeter ki sen iste." diyip gülümseyerek saçını okşadım ve "Ama önce alışverişe çıkmam ve bazı malzemeler almam gerek. Sen ben dönene kadar Daniellarda kal olur mu?" diye ekledim.

"Olur abla. Ben Daniel'ı çok seviyorum zaten beraber bir sürü güzel oyunlar oynuyoruz."

"Ne güzel aferin size." diyip yanağına bir öpücük kondurdum.

Kıyafetlerini giydirip karşı komşumuz Daniel'ın annesi Emily'e bıraktım Kang Chul'u. Merdivenlerden inmiş apartmandan çıkıyordum ki kıyafet kutusunu evde unuttuğumu hatırlayınca hemen geri döndüm eve.
Kutuyu ve bağış yapmak için bir miktar parayı aldım. Evin kapısını açmamla ani bir çığlık atmam bir oldu çünkü kapıyı kilitlerken arkam dönüktü ve önümü döndüğümde birden karşımda Yoon Gi'yi görüncü ürküp çığlığı basmıştım.

"Niye arkamda sessiz sessiz dikiliyorsun? Ödümü kopardın."

"Seni takip ediyordum."

"Açık sözlüsün en azından." dedim gülümseyerek.

"Bugün senin izin günün değil mi?
Nereye gidiyorsun bakalım böyle?"

"İzin günüm değil mi? Biraz çıkıp dolaşacağım bunun içinde sana hesap mı vereceğim?"

"Evet vermek zorundasın güzelim.
O yüzden uzatmadan nereye gittiğini söyle bana hemen."

"Aish! Alışverişe gidiyorum oldu mu?" dedim göz devirerek.

"Olmadı gidemezsin."

"Neden ya? Hem bana karışma hakkına sahip filan değilsin."

"Hakkım var güzelim ayrıca çok istiyorsan ben seni götürebilirim ama yalnız gidemezsin."

"Ya cidden deli edeceksin beni."

"Son kez söylüyorum ya benimle
gelirsin ya da gitmezsin."

Oflayıp "İyi be seninle geliyorum." dedim çaresizce.

Tabi içimden gıcık, öküz, uyuz ne olacak? Odun işte diye saydırıyorum.
Aşağı indiğimizde hala suratım asıktı.
Arabasının kapısını açıp geçmem için işaret etti. Arabaya bindim ve yolculuğunuz başladı.

"Alışverişten önce bir yere gitmem gerek." diyip hayır kurumunun adresini verdim.

"Oraya niye gidiyorsun?"

"Niyesi mi var? Öyle işte."

Kısa bir süre sonra hayır kurumuna vardık. Kıyafetleri ve parayı bağışlayıp geri döndüm çabucak.

"Şimdi merkezdeki Avm'ye gidebiliriz."

Avm'ye varana kadar da birbirimizle tek kelime etmedik. Çok geçmeden yakın olduğu için Avm'yede varmıştık hemencecik. Önce bir mağazaya girip çocuk bölümünden Kang Chul için bir şeyler bakıp beğendiklerimi ödeyecektim ki Yoon Gi ısrar edince bir şey diyemedim. Kendim içinde bakındım ve yanımda olan tek kişi Yoon Gi olduğu için fikrini soruyordum lakin Yoon Gi Bey yine bana karışıp yok şu çok açık yok bu çok kısa vs. diye diye söylendi ve pekte istediğim şeyleri almama izin vermedi. Az çok içime sinen ve Yoon Gi'nin kızmadığı birkaç kıyafet alıp çıktık mağazadan. Her ne kadar onun bu hallerine sinir olsamda bir hasta olduğunu iyileşene kadar ona karşı sakin kalmam gerektiğini söyleyerek kendimi sakinleştirip sustum.

Suga :

Bugün Yun Hee'yi dışarı çıkacakken durdurup bensiz gitmesie izin vermedim çünkü içimdeki bir his düşmanlarımdan birinin onun peşinde olduğunu ve tehlikede olduğunu söylüyordu. Neyse ki Yun Hee fazla uzatmayıp benimde onunla gelmeme bir şey dememişti.

Onu tanıdıkça nasıl bu kadar iyi kalpli ve benim zıttım biri olmasına rağmen ona çekilmekten kendimi alıkoyamadığımı düşünüp duruyordum. Bunun sebebi neydi cidden? Ben bir yandan bunları düşünürken Avm'ye varmıştık bile.
Orada da ister istemez kıyafet seçimlerine karıştım. Ne yapayım? O da o kadar açık ve kısa şeyler bakınmasaydı. Alışverişimiz bitince onun acıkmış ve yorgun olduğunu gördüm.

"İstersen seni eve bırakmadan beraber bir yerde oturup yemek yiyelim?"

"Olur bana uyar."

"Sen seç bakalım. Ne yemek istersin?"

"Pizza yiyelim. Ben çok severim. Sanada uygunsa tabi."

"Uyar tabi."

Avm'deki bir pizzacıya gidip oturduk.
Siparişlerimizi verip beklemeye başladık. Siparişlerin gelmesini beklerken ortamın aşırı sessiz olduğunu ve sabahtandır pek konuşmadığımızı düşünerek huyum olmamasına rağmen sessizliği bozdum.

"Psikiyatrist olmak zor değil mi?"

"Yani. Arada senin gibi ağır vakalar çıksa ve bazen zor olsada işimi seviyorum sanırım." diyip gülümsedi.

"Demek ben ağır bir vakayım ha?"

"Evet sayılır. Gerçi beni boğmaya çalışan şizofreni bir hastamda vardı en tehlikelileri şizofreni hastaları ve sosyopatlar bence. Senin durumun orta ağırlıkta olabilir. Tam emin değilim."

"Anladım. Hastalarını nasıl tedavi ediyorsun peki?"

"En basit yöntem hastaların kendi benlikleriyle olan savaşını gösterip zihinlerindeki kötü düşünceleri yok etmeye çalışmak. Yani psikoterapi.
İlaçlar ile desteklenince hastalık kontrol altına alınabiliyor ya da düzeyi en az seviyeye indirgeniyor tamamen geçmesede."

"Vay iyiymiş." derken siparişlerimiz gelmişti sonunda.

Beraber pizzamızı yiyip içeceklerimizi içerken biraz daha sohbet ettik ve yemek bitince hesabı ödeyip çıktık.

Arabayı kullanırken birden omuzumda bir hareketlilik hissedip oraya baktım anlık. Yun Hee'nin başı omzuma düşmüştü. Çok yorulmuş olmalıydı bugün. O kadar masum ve güzel görünüyordu ki uyurken adeta bir melek gibiydi. Onu uyandırmaya kıyamayıp yola devam ettim fakat evine vardığımız zaman arabanın durmasıyla kendine gelmişti.

- Şey... Affedersin uyuya kalmışım." diye söylenirken sözünü kesip

"Önemli değil utanmana gerek yok."

"Peki öyleyse. Bıraktığın için teşekkürler. Görüşürüz Yoon Gi." diyip arabadan indi ve apartmana girdi.

O girene kadar bekleyip onunla buluştuğum ve bu kadar mutlu olduğum şu güzel günü düşünürken
telefonuma gelen bildirim sesiyle telefonu elime alıp gelen mesaja baktım.

"Sevdiğin kim varsa elinden alacağım ve sen acı içinde kıvranacaksın."

Bu ne demek şimdi? Diyip telefonu yanımdaki boş koltuğa fırlatmıştım.
Annem öldüğünden beri tek yaşıyordum. Sevdiğim yakın olduğum biri yoktu. Yani Yun Hee ile karşılaşana kadar. Aşık filan değildim yani öyle umuyordum ama benim için iyi biriydi ve değerliydi. Konuşup dertleşebileceğim bir dost gibi hissediyordum.

Mesajın o indikten sonra gelmesi Yun Hee'nin takip edildiği bizi gözetlediğini ve bunu yapanın benim düşmanlarımdan biri olduğu anlamına geliyordu. Hissettiklerimde yanılmamıştım demek. Bilinmeyen bir düşmanımız vardı fakat bu şerefsizi  bulursam eğer and olsun ki ona dünyayı dar edip cehennemi olacağım.

Yeni bölümü nihayet atabildim. Biraz daha uzun yazmaya çalıştım.😊 Umarım beğenirsiniz.🤗

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 18, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PSYCHO Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin