1 hafta sonra
Yatağımda yatmış, pencereden gecenin güzelliğini izliyordum. Her zaman geceyi daha çok sevmiştim gündüzden. Gündüz herkes koşuşturmaca halindeydi. Yollar kalabalık, sokaklar gürültülü... Ancak gece, gündüzün boğuculuğunu örtme görevini o kadar iyi üstlenmişti ki...
Sabahçı olmaktan nefret ediyorum bu yüzden. Ne kadar isteseniz de şu güzel görüntünün ve sakinliğin tadını doya doya çıkartamıyorsunuz çünkü.
Yarın uzaklaştırma cezam bitiyordu. Evde durmaktan çıldırma noktasına gelsem de okula gitmek istemiyordum. Kurslarıma ihtiyacım vardı ama onlar da yasaktı. Gerçi bu bir hafta içerisinde annemi baya yumuşatmıştım ama hala izin verip vermeyeceğini kestiremiyorum.
Her şeyden öte bütün hafta boyunca Jankat'ın yanına gittiğim geceyi düşünmüştüm. Belki de bir daha asla Jankat'la konuşamayacaktım. Önemsememem gerekiyordu, ama bir türlü kafamdan bunu çıkartamıyordum.
Artık uyumam gerekiyordu. Her ne kadar istemeye istemeye de olsa gözlerimi kapattım. Derin bir iç çektim. Biraz sonra da uykuya daldım.
-Okuldayım. Sanırım çıkış vaktiydi, sınıf bomboştu. Etraf kapkaranlık olmuştu. Her zaman ruhumun keşfedemediğim bir parçası olduğunu düşündüğüm karanlık, ilk defa bu kadar yabancı hissettiriyordu bana.
Çantamı alıp bir an önce çıkıp kurtulmak istedim buradan. Tam sınıfın kapısına gelmiştim ki duraksadım. Buralarda bir yerlerdeydi. Görmüyordum ama çok yoğun bir şekilde hissediyordum onu.
"Jankat!"
Sesim boş koridorlarda yankılandı. Sonra arkamda bir hareket hissettim. Ani bir şekilde döndüğümde ise sert bakışlarının tam dibimde olduğunu gördüm. Korkarak gözlerimi sımsıkı yumdum.
Gözlerimi açtığımda ise daracık bir odadaydım. Jankat yoktu. Etraf karanlıktı, duvarları zar zor seçebiliyordum. Odada ne kapı ne de pencere vardı.
Ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde duvarları yumruklamaya başladım. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım bağıramıyordum. Çıldırmış gibiydim. Ellerim acımaya başlamıştı. Çıkış bulamayacağımı iyice anlayınca bir köşeye çöktüm ve ağlamaya başladım. Sonra etraf birden aydınlandı.
Terden sırılsıklam olmuş bir şekilde uyandım. Nefes alışlarımın sesi yan odadan bile duyulabilirdi. Hemen kalkıp bir duş aldım.
Duştan sonra baya kendime gelmiş olsam da hala rüyanın şoku üstümdeydi. Giyinip aşağıya indim. Annem beni görünce gülümsedi.
"Uzaklaştırman bitti bugün değil mi?"
"Evet anne, ama okulda birini aramam gerekse ne yapacağım ben? Telefon yasağım kalksa?"
Bana dönüp cebinden telefonumu çıkardı.
"Evet, ben de vermeyi düşünüyordum zaten." diyip domatesleri doğramaya başladı.
"Ev hapsi?"
Annem elindekileri bırakıp tekrar bana döndü. Üzgün bir hali vardı.
"Seni sevdiğin şeylerden koparmak hoşuma gitmiyor Çağla. 1 hafta cezanı da çektin. Ev hapsini de kaldırıyorum ama bir daha birini dövmeyeceğine söz vermelisin. Eğer bu olay tekrarlanırsa cezalarından bu kadar çabuk kurtulamazsın."
"Peki anne."
***
Okulun bahçe kapısına gelmemle Burçak'ın üstüme atlaması bir oldu. Günlerdir benden haber alamamışlardı ve özlemişlerdi sanırım.
"Kızım nerelerdesin sen. Telefonlarımıza niye bakmıyorsun?"
"Annem uzaklaştırma aldığımı duyunca telefonuma el koydu. Ondan bakamadım."
Burçak biraz geri çekilip bana baktı. Okulla alakalı dedikoduları sıralarken ders zili çaldı. Sınıfa doğru çıkmaya başladık. İlk dersimiz Tarihti. Tarih hocası hep geç gelirdi. Bunu fırsat bilip hemen Burçak'la konuşmaya başladım.
"Burçak, Jankat hakkında ne biliyorsun?"
Bana bakıp sırıttı ve anlatmaya başladı.
"Jankat Duman, okulun en tehlikeli ve sorunlu erkeği olarak bilinir kendisi. Yanında hiçkimse bir kere bile kız görmemiş. Ne sevgilisi var ne de kız bir arkadaşı. O şişik egosuyla insanlara hep havadan bakar zaten. Kendini kızlardan üstün gördüğüne eminim. Annesi ile babası ayrıymış sanırım. Ama yinede ayrılmaları kavga etmelerine engel olmuyor diyolar." biraz bekledi. Sonra sırıtmasını daha da büyütüp "Hani Jankat havalı değildi, hani onu havalı bulanlar problemliydi. Noldu, bu soru da neydi şimdi? Bir açıklama bekliyoruz Çağla Hanım."
"Belki de yanlış tanıyoruzdur onu?"
"Kız sen aşık mı oldun!?" diye öyle bir bağırdı ki Burçak,bütün sınıf bize döndü.
"Allah belanı vermesin senin. HAYIR!"
Dediğim gibi hoca sınıfa geldi. İlk defa hocanın gelmesine bu kadar sevinmiştim sanırım. Konuşmamızın daha fazla uzamasını istemiyordum çünkü.
Gün boyunca hiçbir olay olmamıştı. Melek ve Burçak'la gülüp eğlenmiştim sadece. Özlemişim de kızları.
Yasaklarım kalktığı için çıkışta hemen eve gitmedim. 1 hafta boyunca odamda çok sıkılmıştım ve dolaşmak istiyordum. Rastgele bir yola saptım, hiç bilmediğim sokaklarda yürümeye başladım.
Özgürlük, bu duygunun tarifi kesinlikle yoktu. Yol boyunca attığım her adım yavaş yavaş beni kendime getiriyordu sanki.
Okuldan baya uzaklaşmıştım ve daha önce görmediğim değişik bir yere gelmiştim. Aslında değişikten çok, korkutucu kelimesi daha uygundu buraya sanırım.
Depolarla dolu, eski evlerin bulunduğu bir sokaktı. Tam burada ne aradığımı düşünürken kulağıma bağırma sesleri gelmeye başladı. Ses çok tanıdık gelmişti. Hemen geldiği yöne doğru koşmaya başladım. Sokağın sonlarındaki bir depodan geliyordu. Oraya vardığımda ise sesin kime ait olduğunu çoktan anlamıştım. Jankat.
Kapı yarım aralık duruyordu. Jankat'ı görüyordum. Birilerine bağırıyordu ama kim olduğunu anlayamıyordum. O kısım fazla karanlıktı. Sanırım bağırdığı kişi bağlıydı.
O sırada adamlardan biri beni gördü ve Jankat'ın kulağına bir şeyler fısıldadı. İster istemez bir iki adım geri gittim. Jankat hızla arkasını döndü ve beni görünce sinirli yüzünde bir afallama ifadesi oluştu. Yanıma geldi ve deponun kapısını kapattı.
"Sen beni takip mi ediyorsun lan?!"
"Hayır, ben as-"
"Burda sokağın ortasında konuşamayız. Çok tehlikeli." diyip önce etrafı kolaçan etti. Sonra da bileğimden tutup beni başka bir yere götürmeye başladı.
Gene küçük, oda demeye bin şahit bir yere girip beni de içeriye soktu. Işığı yakıp kendi de içeriye girdi. Kapıyı tam kapatıcaktı ki rüyam aklıma geldi. Birden irkilip elimle geri ittim.
"Kapı açık kalsın."
Anlamayan gözlerle bana baksa da önemsemeyip kapıyı kapattı. Rüyam kafamda deli gibi dönmeye başlamıştı.
"Nerden buldun beni?"
"Gerçekten seni bulmaya çalışmıyordum. Dolaşırken karşıma çıktı o depo."
"Mağarada da beni bulmuştun. Hastanede de. Yoksa, sen de mi onlardansın lan?"
Öyle bir bağırmıştı ki korkumdan midem ağrımaya başladı.
"Kimden bahsettiğin hakkında hiçbir fikrim yok. Yemin ederim dolaşırken buldum seni." sesim aşırı titriyordu. Kapının kapalı olması dikkatimi dağıtıyordu ve rüyamı aklımdan çıkaramıyordum.
Şüpheli bir şekilde tişörtümün kolunu dirseğime kadar yukarı çekti. Sonra rahatlayarak yeniden kapadı.
"Buradan eve tek başına dönemezsin. Başına her türlü şey gelebilir." dedikten sonra bir süre yüzüme baktı. Hiçbir şey söylemedim. Çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum. Burası çok ufaktı ve ışığın varlığıyla yokluğu bir gibiydi. Rüyamı yaşıyordum resmen. Nefes almam iyice zorlaşmıştı. Ciğerlerim parçalanıyordu sanki
"Kapıyı aç!"
Öyle bir bağırdım ki boğazım yırtılmış gibi hissettim. Jankat da halimi görünce hemen kapıyı açtı. Kendimi dışarıya attığım gibi ağlayıp derin derin nefes almaya başladım. Jankat dümdüz bir sesle,
"Benden mi korktun" diye sordu. Ona doğru dönüp
"Eve tek gidebilirim."dedim yaşlı gözlerle. Jankat bana beklememi işaret edip birini aradı.
"Benim işim çıktı. Bir saat kadar başında bekleyin onun. Geleceğim. " diyip telefonu kapattı. Yanıma gelip anlayışlı ve dikkatli bir şekilde yüzüme baktı.
"Tamam, sana zarar vermek gibi bir niyetim yok. Kalk bakayım ayağa" diyip ellerimden tuttu ve beni ayağa kaldırdı. Fazla sersemlemiş olduğum için kalkarken Jankat'a çarptım. Hatta çarpmadım, baya yapıştım. Jankat kafamı tutup geri çekti.
"Sen iyi olduğuna emin misin? Tek gidebilirim diyorsun bir de. Yürümeye halin yok. "
Birkaç saniye öylece bekledim. Sonra Jankat hafifçe gülüp,
"Geri çekilecek misin, yoksa böyle duralım mı daha?"dedi. Hemen kendimi toparlayıp geri çekildim. Yine fazla abartıyordum. Alt tarafı bir rüya görmüştüm.
Hiçbir şey demeden yürümeye başladık. Onun yanındayken çok fazla susuyordum. Neden oluyor bilmiyordum ama sanki birisi konuşmamı engelliyormuş gibi geliyordu hep. Sonra cesaretimi topladım.
"Babanın durumu nasıl?"
"Taburcu oldu, iyi şu an."
Yüzüne baktım, ifadesizdi. Konu ailesi olunca hep ruhsuzlaşıyordu. Önüme dönüp yine sustum. Sonra sessizce devam ettim.
"Sen nasılsın peki?"
Bana bıkmış gibi baktı.
"Beni düşünememen gerektiğini kaç kere daha söylemem gerekiyor?"
"Neden tersliyorsun sürekli, merak ediyorum. Sen istesen de istemesen de merak ediyorum. Hislerini, düşü-"
"Etme!"
O kadar sert bir şekilde söylemişti ki canım yanmıştı. Ben de birden ona dönüp bağırmaya başladım.
"Tamam! Madem birbirimizi düşünmememiz gerekiyor, sen niye benimle geliyorsun o zaman!? Defol git yanımdan!"
"Neden biliyor musun?"
O da bağırıyordu. Sonra birden beni tutup etkisiz hale getirdi. Gram hareket etmeme imkan yok gibi gözüküyordu.
"Bak, ne yapabilirsin şimdi? Biri sana zarar vermeye kalksa ne yapabilirsin?! Senin korunmaya ihtiyacın var. Benim yok!"
Onu tutup pozisyonu tersine çevirdim. Artık etkisiz halde olan oydu. Jankat dövüş eğitimlerimi bilmiyordu galiba. Fazlasıyla şaşırmış bir halde kala kaldı. Birkaç saniye sonra elimden kurtulup bana insan olup olmadığımı sorgularcasına bakmaya başladı. Ben ise bağırmaya devam ettim.
"İhtiyacım yok! Kimseye ihtiyacım yok! Beni korumak için yanımdaysan hiç olmamanı tercih ederim zaten."
"Ne için yanında olmamı isterdin ki?"
Evet, güzel bir soruydu. Bunu daha önce düşünmemiştim.
"Ne bileyim işte. Beni korumaya muhtaç küçük bir kız çocuğu olarak görmek yerine, her zaman yanında olabilecek sırdaşın olarak görebilirsin mesela"
"Çağla, benden uzak dur. Anladın mı? Bana yaklaşma"
Ya Rabbi sabır. Gene başladı bana yaklaşma konuşması.
"Ne olabilir ya? En fazla ne yapabilirsin?"
"Anlamıyorsun"
"Anlatmıyorsun ki?"
Bir süre yere baktı. Sonra tekrar bana dönüp,
"Tamam, yarın bütün gününü benimle geçireceksin. Yaşayarak öğren. Kabul mü?"
Hiç düşünmeden atıldım.
"Kabul"
Oy ve yorumlarr :D
Not; özellikle de yorumlar :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl
Romance-Hikaye güçlü bir kadın karakter, güçlü bir erkek karakter ve çete savaşları içerir.- Mağaraya girmemle birlikte içerdeki papucumun 'bad boy'unu görmem bir oldu. Sinirli bir şekilde bağırdım. "Hey! Burası benim 3 yıllık düşünme yerim. Başka birini...