Anavarza'ya doğru yolculuğumuzun sonuna gelmiştik. Kazı ekibiyle kazı alanına yakın bir köye inip yiyecek ve su tedariği için dolaşmaya başladık.
Elimizdeki bazı kazı aletlerini ve boynumuzdaki isim kartlarımızı görenlerin bakışlarını bizden kaçırdıklarını fark ettim.
"Bunlar da kazı için gelmiş galiba baksana."
"Kaybolan arkadaşlarını aramak için gelmiş olamazlar mı?"
" O kadar jandarması, polisi aradı bulamadı. Bunlar mı bulacak?"
Yanlarından geçtiğimiz köylülerin kendi aralarında ilginç konuşmaları merakımı daha da kamçılıyordu. Ne var sanki hem kazı yapsak hem de kaybolan meslektaşlarımızı arasak? Şahsen benim için bir sorun olmaz. İşin içine birazcık macera da katmış oluruz fena mı?
"Bu yavrucaklarda kaybolmasın o lanetli yerde? Vah yavrularım vah, daha gencecikler."
Bir teyzenin bizim için endişelenmesi beni gülümsetse de haklılık payı da ürkütmedi değil.
Ahsen'in de hafiften tırstığını hissettim. Şimdi içinden bana sövüyordur. Sonuçta benim yoğun ısrarlarım üzerine böyle bir yere gelmiştik. Bu kadar ısrar etmeseydim şimdi gizemli bir şekilde kaybolan arkeologların kazı yaptığı efsanesi bol bir yerde değil güneşte oturmaktan terlediğimiz sıradan kazı alanlarında olacaktık.Ne yapalım kader böyleymiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESRARENGİZ KAZI BÖLGESİ
Short StorySelam ben Elif. Elif Kazıcıoğlu. Evet, doğru bildiniz ben bir arkeoloğum. Kısacası mesleğim hayat felsefem haline gelmiş bulunmakta. Şikâyetçi miyim ? yo, tabi ki de hayır. Çözülmeyi bekleyen gizemlerin peşinden gitmekten veya durağan bir hayatımın...