2. bölüm

219 13 0
                                    

Hemen Kafeden çıktım. Havanın soğukluğu umrumda değildi. Montumu çıkarıp yere attım.

Dikkat etmeden bastığım taş yüzünden dizlerimin üstüne düştüm. Ellerimi soğuk kara batırıp karı yüzüme sürdüm. Titriyordum ama üşüdüğüm için değil. Korktuğum kaçtığım bilmediğim şey yüzünden titriyordum.

Ayağa kalkıp koşmaya başladım. Çok hızlı koşuyordum. Bir katilden kaçar gibi bir ödüle koşar gibi belki de sadece koşmak için koşuyordum. Anlamsızdı hersey. Kendi kurgumda yaşıyordum. Belki de uzun zamandır gördüğüm tek rüya bana garip hissettirmişti.

Koşarken yurdun önüne geldiğimi fark ettiğim de durdum. İçeri girdiğimde john ve angie içerideydi. Koşarak onlara sarıldım. Ağlıyordum.

" angelic bizi çok korkuttun canım. " angie'nin sesi her zamanki gibi şevkatliydi. " iyi misin? "

" iyiyim. "John çok korkmuşdu. Her halinden anlaşılıyordu. Gözleri kızarmıştı ve muhtemelen kravatını gevşettirken çok sinirliydi. (Korktuğunda, korktuğu için aciz olduğunu düşünüp sinirlenir.) gömleğinin iki düğmesi kopmuştu.

" iyiyim baba. "

" iyi değilsin angelic."john gülüyordu. "İyi olsan baba demezdin. " hep birlikte gülerken bayan kaltak yanımıza gelip elime bir kağıt verdi.

"Atıldın angelic. "

John ve angie konuşacakken onları durdurdum. " ben eşyalarımı toplayayım. " merdivenlere ilerlerken elimdeki kağıdı çöpe attım. Odama çıkıp eşyalarımı topladım. Dün çizdiğim resmi de kitaplarımın arasına koyup çantama tıktım.

Valizim ve çantama aşağı indim. John bana Ceketini verip valizini aldı. Angie'nin koluna girip arabaya kadar bana eşlik etmesine izin verdim.

Arabanın arka koltuğuna yayılıp gözlerimi kapattım. Hayal ettim. Aslında düşündüm. Dün olanları. Yanıma gelişini yanağımda ki elini Üstümdeki montunu ve sabah gidişini?

" en sevdiğin şarkı. "

" efendim. " john'un dediğini duymamıştım. John şarkının sesini açtı. "Take me the church. " diye bağırdım.

Şarkının ben en çok etkileyen yeri 'ölümsüz ölümü keşfedin bana' demesiydi. Bunun üstüne kafa patlatmıştım. Gerçekten ölümsüz ölüm diye bir şey olabilir mi?

" Benim alışverişe çıkmam gerekiyor."dedi angie. " benim biraz dinlenmem lazım. "Arabadan indim. "Koca kız oldum evde tek kalabiliyorum. "

Çantamı ve valizini alıp eve girdim. Kıyafetlerimi dolaba yerleştirdim. Pandalı iç çamaşırlarımı ve siyah pijamalarımı çıkardım. Banyoya girip küvete sıcak su doldurum. Kıyafetlerimi çıkarıp kirli sepeti koydum. Sıcak su doldurduğum küvete girdim.

Uzun süre küvvette kaldıktan sonra yıkanıp çıktım. Üstümü giyinip mutfağa indim. Çekmecelerden çikolatalı Gofret bulup kupa kaldırırmış gibi kaldırdım.

Dolabı açıp süt alacaktım ama dikkatimi çeken dolabın zaten ağzına kadar dolu olmasıydı. Neden john ve angie alışverişe çıksın ki...

Koşarak odama çıkıp çantamda telefonumu aradım. Bulamayınca çantayı yere döktüm. Kitapların arasından telefonumu bulup hemen angie'nin numarasini tuşladım. Çaldı ama açan kimse olmadı. Bu sefer john'un numarasini tuşladım. John'un telefonu kapalıydı.

Kimse telefonlarıma cevap vermezken kapı çaldı. Gelen şaşırtıcı şekilde Nicolas'dı. Aklimda sorular dönmeye başladı. Acaba adresimi nereden buldu? Neden geldi? Açmalımıyım? Açsam ne konuşcam ki..? Ve Kapıyı açtım.

"selam angelic."

"selam adresimi nereden buldun? " bir sigara yaktı. Hava soğuk olduğu için kapının arkasına saklanıyordum.

"Belki seni takip etmişimdir. " dedi sigarasını içerken. Gülmüştü ve gamzesi belli olmuştu.

"hoşgeldin diyemeyecegim." Kapıyı yüzüne kapatmak isterdim ama belki bana yardım eder.

"ne oldu?" sanki umursuyor şu haline bak duvara yaslanmış sigara içiyor ve etrafı izliyor.

"john ve angie telefonlarıma cevap vermiyor." Dedim endişem sesinden kolaylıkla anlaşılıyordu. " yani annem ve babam." isimlerinden anlamaya bilir sonuçta kim anne babasına ismi ile hitap eder.

"işleri çıkmış olamaz mı? " hala umursamadan konuşuyordu ve bu beni sinirlendiriyordu. Sakin ol angelic senin anne babanı neden merak etsin, neden endiselensin?

"Dolap dopdolu ve alışverişe gittiler. " üşümüştüm ve içeri gelmem gerekiyordu. "İçeri girmek ister misin?"

"Olur."geri çekilip nicolas'ın içeri girmesine izin verdim. Nicolas sigarasını atıp içeri girdi.

"Sen otur ben bir şeyler getireyim. " mutfağa gidip sıcak çikolata yaptım. Üşümüştür belki.

"Anne ve babana neden ismi ile hitap ediyorsun ? "

" ailem ben küçükken beni yetimhanenin önüne bırakıp gitmiş. Beni terk etmişler yani. John ve angie büyüttü beni. " aslında herkese karşı duvarlarımı bu kadar çabuk indirmem ama nicolas farklı. Sanki daha önce vardı. Stefani'ye hissettiklerimi hissediyorum ona karşı.

" belki ailen seni bırakmadı. "

" ben kendime bir çok bahane buldum ama hiç birine inanmıyor burası. "Dedim kalbimi göstererek. Nicolas elini kalbimin üstüne koydu. Diğer eliyle elimi tutup kendi kalbine koydu. Garip hissediyorum. Kalbim deli gibi atıyordu. Gözlerimin içine bakıyordu. Bir şey anlatmak istiyordu. Birden ayağa kalktım. Bunu neden yaptığımı bile bilmiyorum. Nicolas bana bakıyordu. Oda şaşırmıştı. Elim ayağıma dolanmıştı. O sırada Kurtarıcım olarak kapı çaldı.

"Kapı. Kapıya bakayım ben."Koşarak kapıya gittim. Kapıyı açınca karşımda stefani'yi gördüm. derin bir nefes aldım. Şuan beni kurtaracak tek kişi stefani.

" hemen içeri gel."diye fısıldadım. Stefani şaşırmıştı. Hemen içeri girdi.

"Merhaba." dedi stefani. Nicolas ayağa kalkıp elini uzattı.

"Izninizle ben artık gideyim. "

"yanımda kaldığın için saol." Tam kapıdan nicolas'ı geçirirken ayağım bir şeye takıldı ve yere düştüm. Nicolas hemen beni kaldırdı. Kucağına alıp koltuğa yatırdı.

" iyi misin? . " ayağımda belli yerlere dokunursam söylemişti bunu.

" acıyor. " bileğimi burkmuş olabilirim çünkü çok acıyor. Yanımdan kalkıp mutfağa gitti. Buz dolu bir torbayla geri döndü. Ve onu ayağımın üstüne koydu. Bu sırada stefani bizi izliyordu.

" buzu tuttuktan sonra ayağına krem sür." Dedi kalkıp giderken. İçimdeki ses gitme diye Bağırırken ben susuyordum.

Stefani hemen yanıma gelip soru yağmuruna tuttu beni.

vampir ailemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin