8. Bölüm

1.8K 90 6
                                    

Karaca ameliyathane önünde yere çökmüştü. Dizlerini kendine doğru çekip kollarıyla dizlerini sarmış ve kafasını öne eğmişti. Selim onun yanında oturuyordu, Vartolu ise karşı duvara yaslanmış dikiliyordu. Yaklaşık yarım saattir içerdeydi Azer.
Sakinleştirici verildiği için Karaca zorlukla ayağa kalktı ve ceplerini yoklayıp telefonu çıkardı.

" Yılmaz'a haber vermeliyim." Deyip dışarı doğru yürüdü.

Biraz çaldıktan sonra açıldı telefon.
"Yılmaz?"

"Karaca sen misin?"

"Evet." Bir an hiç söylememeyi düşündü ama bilmeye hakkı vardı.

"Bir şey mi oldu Karaca?"

"Yılmaz..." dedi ağlamaklı çıkmıştı ama devam etti.
"Gelmen lazım, hastanedeyiz."

"Ne diyosun Karaca ne hastanesi? Abime mi bi şey oldu?"

"Azer vuruldu" Boğazına bir yumru oturdu Karaca'nın. Bunu sesli söylemek çok ağır gelmişti ona. Yılmaz ise beyninden vurulmuş gibiydi. Duvarlar üstüne üstüne geliyordu. Yan odadaki annesini düşündü. Ona söylemeli miydi?

"Nasıl durumu nasıl??"

"Bilmiyorum ameliyatta hâlâ. Bi şey söylemediler."

"Ta-tamam geliyorum ben hemen." Deyip kapattı Yılmaz. Annesine söylememeye karar verdi.

Karaca yere çöktü. Çok güçsüz hissediyordu. Gözyaşları yanaklarından süzülüyordu. O ise bunun farkında değildi, Akşın'ı düşündü, Sena'yı, dedesini sonra Seyhan'ı. Sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Yılmaz gelene kadar da orda bekledi.

"Karaca? Abim nerde?"

"Gel" deyip yürüdü Karaca. Ameliyathanenin önünde beklemeye başladılar. Yılmaz orda Salih ve Selim'i görünce sinirlendi.

"Nasıl oldu?"

"Biz konuşuyorduk babamlarla. Sonra biz Azer'le gidiyorduk. Bir silah sesi..." nefesi kesilir gibi oluyordu, daha fazla konuşamadı.

"Siz mi yaptınız lan?!" Deyip Salih ve Selim'in üstüne yürüdü.

"Biz yapsak burda ne işimiz var?" Dedi Selim.

"Hayır Yılmaz ben de ordaydım. Onlar değil. Azer sırtından vuruldu. Onlar karşımızdaydı."

Yılmaz ağlayacak gibi olmuştu ama düşmanlarının karşısında böyle olmak istemiyordu.

"Fadik Teyze'ye haber verdin mi?" Dedi Karaca.

"Yok. Hele bi abim çıksın da Allah'ın izniyle o zaman söyleriz." Tamam anlamında kafasını salladı Karaca.

Nerdeyse üç buçuk saat olmuştu Azer ameliyata alınalı. Salih işi çıktığı için gitmişti ama Selim kızıyla birlikte bekliyordu. Sonunda bir doktor çıktı. Onların Azer'in yakınları olduğunu öğrenince konuşmaya başladı.

"Hastamız şu an iyi. Başta basit bir kurşun gibi gözükse de bizi epey uğraştırdı. Odaya alıcaz birazdan. Uyanınca görebilirsiniz." Deyip gitti. Yılmaz ve Karaca birbirlerine sarıldılar ikisi de şükrediyordu.

.
.
Bir hemşire üzerinde çorba kasesi ve bir kaşık olan bir tepsiyle geldi. Azer'in uyandığını ve ziyaretçi alabileceklerini söylediler. Karaca girmeyi çok istiyordu ama Yılmaz da perişan olmuştu onun da girmeye hakkı vardı. Yılmaz'a baktı.

"Sen gir" dedi gülümseyerek Yılmaz.

Karaca hemşirenin uzattığı tepsiyi de alıp içeri girdi. Azer'le göz göze gelince içi rahatladı. Azer onun geldiğini görünce doğrulmaya çalıştı ama sırtı ağrıdığı için bir 'ah' sesi çıktı ağzından. Karaca tepsiyi bir kenara bırakıp Azer'e doğru hızla yürüdü ve tekrar yatmasına yardım etti.

Şems Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin