bölüm şarkısı 01: canyon moon - harry styles
Donuk ruhların aydınlandığı o ilgi çekici nehir, tuhaf bir sesle akardı büyük gölete. Buz gibi suyu ve balıkların pullu kokusu yosunlara sinmişken, çocuklar sanki çıldırmış gibi suya dalıverir ve etrafı ıslatmaktan çekinmezlerdi. Yavaş yavaş üşüdüklerini hissedecek kadar soğuk bir eylül ayı geçirmediklerinden midir yoksa bilinmez, üşüme yeteneklerini kaybetmişlerdi. En azından o, buna inanırdı. Kimileri koşuşturma peşinde olan bir grup erkek çocuk, etraflarındaki kızları sırf şaka olsun diye kovalar ve tuhaf bağırışmalar eşliğinde kendilerince kur yaparlardı. Eğer şanslıysanız ve oradan geçiyorsanız, kaçmakta olan kızlardan birinin bu niteliksiz daveti kabul edip kendisini kovalayan oğlana kaşla göz arasında göz kırptığını görebilirdiniz.
Canyonmoon, ayın kasaba halkının tepesinde yükselip onları bütün gece uyutmamak için yeminlendiği ufak bir Fransız kasabasıydı. Eğer haritayı açıp bakacak olursanız muhtemelen onu göremezdiniz çünkü oldukça küçük olan bu hayalet kent, bilmem ne kadar küçültülmüş o kağıt parçasında gösterilmeye zahmet edilmeyecek kadar önemsiz bir yer konumunda durmaktaydı. Varlığı bile meçhul sayılacak kadar ileri gidilmişti, ne yazık ki Rose'un büyükannesi, kız bunu her ima etmeye kalktığında ona kızar ve böyle şeyler söylerse hayatın heyecanın kaçmaya başlayacağını söylerdi.
Bu yerin sevimli insanları yoktu ama en azından yardımsever sayılabilirlerdi. Çoğu, hayatlarında daha önce hiç kasaba sınırlarından dışarıya çıkmamıştı, Rose da onlardan biriydi. Hayatını ikiye bölmek istese muhtemelen kasabadan öncesi ve kasabadan sonrası olarak bölerdi. Anne ve babasının trajik aşklarının başladığı bu küçük petrol istasyonları ile dolu kasaba, büyük bir hataya sebebiyet vermişti. Oh, evet Park Roseanne kendisinin oldukça büyük bir hata olduğunu çokça düşünür ve bazen doğmasa en fazla ne olabilirdi diye hayıflanırdı.
Canyonmoon petrol istasyonları ile meşhurdu. Öyle çok ilginç bir yönü yoktu, Ağustos aylarında yapılan "Hugemoon" adlı festivalle turist çeker ve onları sömürürdü. Ne yazık ki o trajik hata da aynı böyle bir festivalde olmuştu, birbirine zıt ve dünyaları arasında uçsuz bucaksız fark olan bu iki insan, bu festivallerden birinde tanışmışlardı. Rose'un büyükannesi bu olayı "yaşanan büyük talihsizlik" olarak adlandırıldı. Gelinini günahı kadar sevmez, oğlunu ise bu büyük yanlıştan ötürü affetmezdi. Ne de olsa genç ve akılsız oğlu, bir dolu iş varken ve daha ahırlar süprülmemişken bu uğursuz festival için en yakın domates kamyonuna atlamış ve yarını düşünmeden evden kaçmıştı. İşte bu düşünmediği şeyler de dudaklarını uçuklatmış ve onu kendi kızına bile bakamayan acınası bir adam hâline getirmişti.
Sonrası ise barizdi. O çıtı pıtı, güzel züppe; oğlunun duygusallığını kullanarak doğruluğu meçhul bir işe kalkışmış ve çocuğu baştan çıkarmıştı. Büyükannesi bu işi ısrarla reddetmişti, oğlu bu kadar gözü kara olmasaydı da muhtemelen istediğini yaptırabilecekti. Böylelikle bu iki evlenmelerine izin dahi olmayan genç Kore'ye kaçmakla şanslarını denemeye karar vermişti. İlerleyen yıllarda Büyükanne Park, bu olayları es geçecek ve oğluna ulaşamadığında geçirdiği sinir krizlerinin daha çok üstünde duracaktı. Yıllar tekerlek gibiydi, dönüp dönüp aynı yola sapıyorlardı. Bazen büyükler haklı çıkıyor ve omuzlarınızdaki yükü taşıma amacınız olmadığını size bir kez daha kanıtlıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✓ PALE NIGHT ☆ chanrosé, #winterfest2020
FanfictionTAMAMLANDI + 🍁🥂❯ !!kayıplara karışmış bir pazartesi kış henüz geldiğinde, gökyüzünü yeniden boyayacağız birlikte,, ♯🦋;; chanrose, jenkai, winterfest2020 winner!! ♯🍄;; chanrose, wi...