bölüm şarkısı: 5SOS - lover of mine
Evden çıktığında üzerine yalnızca şal almış olan Rose çoktan titremeye başlamıştı. Hava soğuktu ve genç kız neredeyse donmuş sayılırdı. Yine de birkaç dakika önce yaşanan olayların getirdiği adrenalini atlatamamıştı, hâlâ öfkeli olması içindeki alevi kıpraştırıyor ve bakışlarıyla bile duvarları eritebilecekmiş gibi bir hissiyat veriyordu.
Ne lanet olası bir gündü bu, diye düşündü. Genellikle bir şeylere lanet etmekten hoşlanmazdı, lanet etmek Henry'nin tarzıydı. Arada sırada Inez'le takılmak için kızlara katıldığı zaman, gün içinde yaşadığı olaylardan en az üçüne lanet ederdi. Lanet etmek için ne kadar da güzel bir gündü. Bugün içinde yaşadığı hiçbir olaydan zevk almamış olan Rose, tatsız anılarla dolu yaşanmışlıklara yenilerini eklemekten hiç hoşlanmasa da bugün bir istisna olmalıydı.
Sinirden bir iki taşı tekmeledi ve Catherine Alpheus'a bir iki hakaret savurdu. Bir yandan da kasabaya yakın olan ufak ormanlık alana doğru yürüyordu. Hava kararmıştı ve yollarda kimse yoktu. Bazı kafelerin neon ışıkları yanıp sönüyordu. Bazıları patlak ve cızırtılıydı. Eğer korku filminde olsa ve katil onu ormanın en derin noktasında öldürse kimsenin ruhu bile duymazdı. Ölmek için ne güzel bir gün diye düşündü. Senaryo tam bir cinayet romanını andırırdı. Yine de ölmekten daha önemli düşünceleri vardı: annesi, Rose ne yaparsa yapsın onu almanın bir şekilde yolunu bulacaktı. Sinirden tekrar bağırdı. Evlerden birinin penceresi açılmıştı ve cama çıkan yaşlı teyze, kıza tuhaf tuhaf bakmaya başlamıştı. Bir de deli olmadığı kalmıştı. Büyük bir kararlılık ile ormana yürümeye devam etti.
Yakın zamanda kesinlikle babasına mektup yazmayı düşündü. Ormanın içindeki büyük bir kayanın üzerine oturdu ve babasının bu olaydan haberi olması ve kızına yardım etmenin bir yolunu bulması gerektiğine karar verdi. Yine de yurtdışında yaşayan bir adam en fazla ne yapabilirdi, bu şüpheliydi. Belki de annesini reddetmek için on sekiz yaşını beklemeliydi. "Oh, Tanrım! Neden on sekiz değilim ki!" diye bağırdı gökyüzüne bakarak. Tanrının oralarda bir yerde kendisini duyduğunu umdu ve tekrardan oturduğu kayalıktan etrafa bakmaya başladı.
Kafası yine gereksiz düşüncelerle dolmaya başlamış ve aklı karışmıştı. Bunu fırsat bilerek kafasını iki yana salladı ve keşke açık olan marketlerden bira alsaydım diye düşünmeye başladı. Daha önce hiç içmemişti yine de Jennie'nin söyledigine göre şarap güzel bir şeydi. Inez genelde alkolden hoşlanmaz ve Roseanne'e yetişkin olmadan ve gerçekten gerekmeden böyle bir şey yapmaması gerektiğini söylerdi. Oysaki Rose ne zaman içmesi gerektiğini bilmiyordu. Bunu Inez'e de sormamıştı. Şu an tek hissettiği ise eğer içebilseydi, içmek için güzel bir gün olacağıydı. Gülümsedi en azından kafası dağılmıştı.
Telefonunu açtı ve masmavi parıldayan ekrana bakmaya başladı. En kısa sürede Jennie'yi arayarak ağlamak isterken, zaten ruh ikizi gibi olduğu arkadaşının onu 46 kez aradığını fark etti. Bu onu oldukça endişelendirmişti. Bir şey yapmaya yeltenmeyerek aramaları saydığı sırada telefonu bir kez daha çalıverdi. Arayan Jennie'ydi. Büyük bir hızla telefonu açarak "Alo?" diyebildi. Sesi titremişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✓ PALE NIGHT ☆ chanrosé, #winterfest2020
FanfictionTAMAMLANDI + 🍁🥂❯ !!kayıplara karışmış bir pazartesi kış henüz geldiğinde, gökyüzünü yeniden boyayacağız birlikte,, ♯🦋;; chanrose, jenkai, winterfest2020 winner!! ♯🍄;; chanrose, wi...