"O zaman en kısa zamanda toplantıyı ayarlamamız gerek." dedi Tanrı Tristan.
"Sizce altından kalkabilecek miyiz?" dedi Tanrıça Olivia, Louis ve Tanrı Tristan'a bakarak.
"Tanrıçam, tabii ki kalkacağız." dedi Louis kendinden emin bir şekilde.
Tanrı Tristan elini eşinin elinin üzerine yerleştirip okşadı. "Hayatım, biz neleri atlattık, bunu mu atlatamayacağız?"
"Tristan, söylemekle değil ki. Şimdiye dek kimse bize baş kaldırmadı."
"Olivia, güzel eşim benim, sen ve ben neleri atlattık düşünsene. Sadece sen, kaç düşmanı kendi başına altettin, hatırla. Şimdi bir dümbelekle mi başa çıkamayacağız? Güldürme beni."
Tanrıça Olivia eşinin sözlerine güvendi ve gülümsedi. "Çıkacağız."
"Şey, bölmek istemem ama," deyip araya girdi Louis. "Harry'yi yanlız bırakmıştım, yanına gitmek istiyorum, izninizle."
"Tabi gi-" Kapının tıklanmasıyla Tanrı Tristan'ın cümlesi yarıda kesildi. "Gir."
Büyük kapı açılıp içeri Tanrıçanın özel bahçesinin muhafızı Robin girince Tanrıça konuştu. "Buyur, Robin. Ne oldu?"
"Öncelikle rahatsız ettiğim için özür dilerim. Bizim küçük çiçek hırsızını yakaladım."
"Ah, sonunda. Getirin bakalım."
"Kendisi şuan baygın. Onun yüzünden kaç defa ceza aldım, sinirliydim ve birkaç defa yumrukladım, o da bayıldı."
Tanrıça Olivia kaşlarını çattı. "Onun yüzden ceza almadın sen, dikkatsizliğin yüzünden ceza aldın. Şimdi onu getir."
Robin eliyle dışarıdaki muhafıza işaret ettiğinde muhafız kucağındaki bedenle salona girdi.
Louis gözlerini kocaman açtı. "Harry!" Hızlı adımlarla muhafızın yanına gitti. Harry kendine kucağına alıp yere oturdu. "Harold, Harold."
Muahfıza dönüp "Seni sikik herif!" diye bağırdı. Harry'ye döndü. "Aşk öpücükleri, aşk öpücükleri uyandırır, değil mi?"
Tanrıça Olivia elini Louis'nin omzuna koydu. "Aşk öpücükleri yaraları iyileştirir, bayılan birini uyandırmaz, Louis."
"Hadi, al sevgilini kucağına doktorun yanına inelim." dedi Tanrı Tristan.
Louis bir şey demeden Harry'yi kucağına aldı. Yürüyerek vakit kaybetmek istemediği için kanatlarını çıkarıp uçarak alt kata, doktorun yanına indi.
Vakit kaybetmeden ayağıyla kapıyı itip içeri girdi, Harry'yi yatağa bıraktı. "Grace, onu uyandır ne olur." dedi yalvarırcasına.
"Ne oldu?" dedi doktor Grace masasından kalkıp yatağa yaklaşırken. "O fani mi?"
"Evet, sevgilim o benim. Aptalın biri onu yumruklamış. Ne olur onu uyandır." Endişeyle Harry'nin morarmış yanağını, elmacık kemiklerini, patlamış kaşını ve dudağını okşadı.
Doktor Grace "Lütfen dışarı çıkın." dedi üçüne de.
"Yo, ben çıkmam, yanlız bırakmam Hazza'mı."
Tanrı Tristan elini Louis'nin omzuna koydu. "Gel, Louis. Bırak Grace işini yapsın."
Louis birkaç saniye tereddütle baktıktan sonra ayağa kalktı. "Canını acıtmayın, olur mu? Vücudu çok hassas." diye doktoru bilgilendirdi.
Odadan çıktılar. "Uyanır, değil mi?"
"Uyanır." dedi Tanrıça.
"Canını da yakmaz, değil mi? Sonuçta Grace tecrübeli bir doktor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
only the brave // larry stylinson
Fanfiction"Ne o? Aynan benim gibi birini görmedi mi?" Harry'nin konuşması ile Louis şaşkınlığını bastırarak cevapladı. "İnan bana aynam çok kişi gördü ama senin gibi eşsiz birini görmedi." tanrı!louis | fani!harry [ büyük ihtimalle en az on, en fazla on beş b...